Bir ülkeyle ne zaman gerilim yaşasak, milli duygularımız kabarır. O ülkeye kızgınlığımız dinmez. O ülkeye ne yapabilir, onları nasıl dize getiririz düşüncesine kapılırız. Sonunda başı çekenlerin o ülkeye ait ürünleri boykot aklına gelir. O ülkenin ürün listesine sosyal medyada boy boy yer verilir. İnsanımıza bu ülkenin ürünleri şunlardır. Bu ürünleri boykot edelim. Bunları paylaşalım ki kimse almasın denir.
Amaç, bu ürünleri almayarak o ülke ekonomisine zarar
vermek.
Listeye bir de paylaşana bakarsın. Bu kişi bu ürünleri bir
desen halinde dizayn ederek birleştiremez. Belli ki bu liste bir yerden
hazırlanmış ve piyasaya sürülmüş diyorsun.
Ürünlere bakıyorsun. Ne kadar kullanmaktan vazgeçemediğimiz
marka değeri olan ürün varsa, hepsi listede. Çoğu zaruri ihtiyaç ve başka da
doğru dürüst emsal alternatifi yok.
Bu eylemi başlatanlar, boykot ürünlerin yanına eşdeğer ve
aynı kalite ürünlere yer verseler -varsa
tabi- en azından alternatif bir çözüm üretmişler, bize de buna uymak düşer
dersin. Bugüne kadar böyle bir çözüm görmedim. Ömrüm kifayet ederse, görürüm
inşallah.
Tüketiciden beklenen bu boykota çoğunluk uymaz. Bakkal ve
marketlerin tereklerinde o ürünler satıştadır. Hatta böyle zamanlarda boykot
edilen ürünlerin çoğuna kampanya düzenlenir, üründe indirim yapılarak satışı
cazip hale getirilir. Tüketiciye, haydi samimi isen alma mesajı verilir.
Bir hızla başlanan bu boykot furyası pek de uzun sürmez.
Bizim boykot paylaşımımız kızgınlık geçinceye kadardır. O ülkeyle sorun devam
etse dahi boykotu ağzımıza almayız. Boykotta başı çekenler dahi gider, o
ürünlerden paşa paşa alır.
Bugüne kadar yaptığımız sayısız boykotlarla hiçbir devleti
yola getiremedik. Hiçbir devleti ekonomik yönden batıramadığımız gibi sıkıntıya
bile sokamadık. Ürünlerine boykot uyguladığımız hiçbir devlet bu boykotlardan
dolayı endişeye kapılmadı. Hasılı kendimiz çaldık, kendimiz oynadık. Çünkü
attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmedi hiç. Onca vaveyla, çığlık, nara ve
meydan okuma da cabası oldu.
Bu tür boykotu sadece sorunumuz olan ülkelere değil, bazen
siyasilerin hedef göstermesiyle ulusal çapta faaliyet gösteren zincir
marketlere de yapıyoruz. Almayalım ki burnu sürtülsün deriz. Kızgınlığımız
geçer geçmez alışveriş için soluğu o marketlerde alıyoruz. Bu tür boykot
çığırtkanlığı yapanlara, kardeşim, o marketlerde o kadar çalışan var. Yarın bu
market tezgahı kapatıp çalışanlarının işine son verse, bu kadar kişiye iş verebilecek
misin dediğinde, ya kem küm ya da işsiz kalırsa kalsın diyor. Kısaca bir şeyin sonucunun
ne olacağını düşünmeden harekete geçiyor. Adeta pire için yorgan yakmaya dünden
hazır. Üstelik sadece zincir marketlerde çalışanlar değil, herhangi bir devletin
ürünleri boykot edildiğinde de aynı durum söz konusu. Çünkü boykot yaptığımız çoğu
ülkelerin ürünleri ülkede imal ediliyor. Buralarda çalışanlar da kendi insanımız.
Aslında bir ülkeyi boykot etmek çözüm değil. Çünkü bugüne kadar
bu yol çok defa denendi. Sonuç, elde var sıfır oldu. En güzel boykot, boykot edilen
ürünleri aynı kalitede aynı fiyata hatta daha makul fiyata üretip piyasaya sürmektir.
Tezgahta biri yabancı, diğeri yerli ürün yan yana durursa, kim gider başka ülkenin
ürününü alır. Yeter ki marka değeri olan ürünlere imza atmış olalım. Bir ürünü üretip
piyasaya süren firma veya devleti endişelendiren de budur. Çünkü kim kendisiyle
rekabet edecek alternatif bir ürüne tahammül eder.
Hasılı boykot edeceğimiz ürünlerin aynı kalitede olanını hatta daha iyisini yapmak emek ister. Bunu da mutlaka yapmamız lazım. Böyle yapmayıp kızdığımız ülkenin ürünlerine boykot kalkışmak ucuzculuktur, hamasettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder