Ana içeriğe atla

Hamas Oyuna mı Getirildi?

Dünyada; 

Yüzü gülmeyen bir millet var mı dense,

Kaç nesli işgal altında doğup büyüdü dense, 

Bir devletleri bile olmadan hep işgal altında kaldılar dense, 

Dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde ölüm kalım mücadelesi veriyorlar dense, 

Hiçbir günleri kan ve gözyaşısız geçmiyor dense, 

Dünyada metre kareye düşen nüfus yoğunluğu en fazla yer dense, 

Her ev ve aileden şehitleri ve tutukluları var dense,

Bir yerden diğer yere geçişleri izin ve kontrole tabi dense, 

Kendi ülkelerinde yaşayan nüfustan kat kat fazlası başka ülkelerde sığınmacı veya göçmen statüsünde dense, 

Her türlü olumsuzluğa, yalnızlığa, ölüme ve kendi kaderlerine terk edilmişliğe rağmen bıkıp usanmadan, pes etmeden ve teslim bayrağını çekmeden yokluk içerisinde mücadele etmeye devam eden vs. 

Böyle bir millet var mı dense, herkesin aklına Filistin halkı gelir.

Bu halka tüm bu acıları yaşatan devlet kimdir dense, yine herkesin aklına İsrail gelir. 

Osmanlıdan koparıldıktan sonra bu milletin yüzü hiç gülmedi. Çünkü kendi özbeöz topraklarında parya muamelesi görmeye devam ediyor. 

Büyük İsrail sevdası ve hayaliyle, Arzı mev'ud teranesiyle, Ortadoğu'da zorla kurulan ve kurdurulan İsrail, Ortadoğu'da çıban başı olmaya hep devam etti.

Tüm konjonktür ve küresel güçler İsrail'i var etmek için çaba gösteriyor. Her olup biten olumlu ve olumsuz şeyler de İsrail’in lehine işliyor.

Arap Baharı diye başlatılan süreç İsrail'e yaradı. Çünkü İsrail'e tehdit olan ve tehdit olma ihtimali olan ne kadar devlet varsa ya zayıflatıldı ya da devletsizleştirildi. Mısır eski gücünden çok uzak. Irak, Suriye, Libya gibi ülkelerin yeniden toparlanıp devlet olabilmeleri çok zor görünüyor. Ürdün zaten hiçbir zaman İsrail'e tehdit olmadı. Suriye iç savaşla cebelleşince Lübnan Hizbullah'ının da eski gücü yok.

Verdiğim örneklerden anlaşılacağı gibi Büyük İsrail’i kurmak için planlanan Büyük Ortadoğu Projesi tıkır tıkır işliyor. Çevresinde kendisini tehdit edecek ülke kalmayınca kah Golon Tepeleri yerleşime açılıyor kah Kudüs başkent ilan ediliyor. Nasılsa ABD destekli devlete kimse sesini çıkarmıyor. 

Etrafında tehdit olma potansiyeline sahip tüm devletler birer birer devletsizleştirilince, İsrail için geriye tek tehdit kaldı. O da Gazze'ye sıkıştırılmış, abluka altına alınmış, çevreyle iletişimi kesilmiş Hamas. Kaç ramazandır, mübarek gün ve gece dinlemeden, bayram ve seyran demeden suyumu bulandırdın bahanesiyle Gazze’ye girerek astı, kesti, az sivrileni aldı hapishaneye koydu. Sinir uçlarına dokundu. Sıkıştırdıkça sıkıştırdı. Gelin bana saldırın da gününüzü göstereyim dedi. Daha ötesini de yapamadı. Çünkü her ne kadar arkasında ABD olsa da ABD kendisini BM’de korusa da dünya kamuoyu mazlum Filistinli ve Gazzelinin yanındaydı hep. Ne yapıp ne edip Filistinlinin dünya kamuoyundaki haklı mücadelesini tersine döndürülmeliydi. Çünkü haksız yere saldıran hep kendisiydi.

Nihayet 6 Ekimde Hamas’ın başlattığı savaşla İsrail arkasına dünya kamuoyunun rüzgarını aldı. Nasılsa Hamas 5-6 bin füze ile saldırmıştı. Öyle zannediyorum, dünyanın en iyi istihbaratına sahip İsrail, Hamas’ın savaşa hazırlanmasına ve ülkesine saldırmasına bile bile göz yumdu. Her ne kadar istihbarat zaafı olduğu için karizmasını çizdirse de bundan önce hep kazanan İsrail olduğu gibi bunu da son vuruşuyla kazanacak. Nasılsa halihazırda bu son yaptığıyla kimse Hamas’ın yanında değil. Dünya İsrail’i mağdur görüyor. İsrail de bu mağduriyetin gereği olarak kendimi savunuyorum diyerek hem havadan hem karadan Gazze’yi yerle bir ediyor. Nasılsa Gazze’ye kimse yardım edemeyecek. Böylece kendileri için Ortadoğu’da kalan tek çıban başını da bu şekilde bitirecek. Tıpkı 11 Eylül ikiz kuleler saldırısı sonrası ABD Afganistan’ı işgal etmişse, İsrail de Gazze’yi işgal edecek, yenilir lokma haline getirmek için belki ikiye bölecek. Belki de son vuruş öncesi son hamlesini yapacak. Tüm bunları yapmak için var gücüyle orantısız bir şekilde saldırdıkça saldırıyor.

Allah Filistinlilerin yardımcısı olsun. İnşallah İsrail hedefine ulaşamaz. Halihazırda İsrail’in lehine olan dünya kamuoyu havası kısa zamanda tersine döner. Gelen tepkiler üzerine İsrail sınırlarına çekilir.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam yine bir dünya gerçeği ve gündemdeki konuyu ele alarak işlemişsiniz. Ben de Hamas'ın oyuna getirildiğini düşünüyorum. İsrail'in her şeyden haberi vardır. Olan Filistin'e, Filistinlilere olacak ve yazınızın başında ele aldığınız tespitleri de daha fazlasıyla, daha acısıyla yaşamaya devam edecek!..
    Cenab-ı Hakk, mazlum milletlerin yar ve yardımcısı olsun.
    Selam ve saygılarımla birlikte sağlıcakla ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. As Recep Bey. Bu kadar tecrübeli ve acılarla pişmiş bir millet bu kadar kolay oyuna gelmemeliydi. Sanırım bu sefer son nokta konacak. Belki de İran'a sıçratılacak. Ortadoğu haritası yeniden dizayn edilecek. İnşallah emellerine ulaşamazlar.

      Sil
    2. İnşAllah Hocam, saygılarımla.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde