Ana içeriğe atla

Politiklikten Apolitikliğe

Siyaset bu milletin sadece seçimden seçime ya da seçim sathı mailine girildiği zaman konuşulan ve yapılan bir şey değil. Bir seçimden diğer seçime konuşulan günlük ve rutin değişmez ana gündemimiz olduğunu hepimiz biliriz. Kadınımız, erkeğimiz, büyüğümüz, küçüğümüz siyaset yaparız. Bunu 28 Mayıs 2023 seçimleri sonuçlanıncaya kadar birbirimizi kırarak, dökerek, küserek, atışarak yaptık. Kendi savunduğumuz parti ya da ittifakı desteklemeyenleri kara listeye aldık. 

2023 seçimleri yapıldı. Kazanan, kaybeden belli oldu. Bu seçimin ardından aşırı politik olmamız hasebiyle 2024 Martında yapılacak seçimler ana gündemimiz olması gerekirken ne iktidarı savunanlarda ne muhalefeti destekleyenlerde siyaset kaldı. Sosyal medyadaki parti trolleri de trollüğü bıraktı. Herkes kabuğuna çekildi.

Muhalefet kendi derdi ve sorunlarıyla yaşam mücadelesi veriyor. İktidar partisi veya ittifakı hiç olmadığı kadar rakipsiz. Ne iktidar mutlu ne muhalefet. Ne iktidarı savunanlar ne de muhalefete oy verenler mutlu. Siyaset namına neredeyse kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Tartışmadan geçtim, kimse siyasi konuşma yapmıyor. Kazananlar da kaybedenler de. Aşırı politik olmuş bu toplum adeta apolitik bir topluma dönüştü. Bu durum bu ülke insanına çok yabancı. İnsanımızda siyasetten bir soğuma var. En iyi ve en kötü zamanlarda bile yüzde otuzu geçmeyen kararsızların oranının yüzde otuz üç buçuk olduğunu sürekli sahada olan Metropol Araştırma Şirketi sahibi ve yöneticisi Özer Sencar söylüyor.

Aşırı politiklikten apolitikliğe evrilmemiz, işimize ve gücümüze kendimizi vermemiz yönünden iyi. Yalnız gecesi, gündüzü, seçim zamanı ve seçim harici sürekli siyasetle yatıp kalkan bu toplum için bu görüntü normal değil. Mayıs seçimlerinden sonra herkesin siyasetten uzaklaşmasını masaya yatırmada fayda var. Bunda siyaset kurumunun güven vermemesi, gelecek vadetmemesi, iktidarın yıpranmışlığı, muhalefetin alternatif olmaması gibi hususların insanımızı siyasetten soğuttuğu söylenebilir. İnsanımız iktidardan sıdkını sıyırmış, muhalefete gitmek istiyor. Muhalefetin durumu işler acısı. Çünkü iktidar ve iktidar alternatifi olma gibi niyet ve dertleri yok. İktidara oy veren pişman, muhalefete oy veren bin pişman. Hasılı vatandaş hiç olmadığı kadar çaresiz. Gitmeli, yeter artık dediği iktidara yine oy vermeye devam ediyor. Öyle görünüyor ki vatandaş siyasetten umudunu yitirmiş, kurtarıcılardan ve kurtarmak isteyenlerden illallah demiş, Allah onları bildiği gibi yapsın diyerek işine, gücüne yönelmiş. Seçimlerin ötelediği acı ekonomi tablosuyla cebelleşiyor.

2024 yerel seçimlerine daha var. Seçim sathı mailine girilmedi. İktidar, özellikle muhalefetin umut vermeyen bu görüntüsü devam ederse, hangisi kazanırsa kazansın, umurumda değil diyecek. Belki de ilk defa sandığa gitme oranında düşüş olacak. Yüzde otuz üç buçuk olan kararsız seçmenin önemli bir oranı tercihte bulunmayacak.

Şu bir gerçek ki halihazırda oy kaybetmesine rağmen iktidar partisi ülkenin en büyük partisi, iktidara alternatif olmak için her seçim piyasaya çıkıp alternatif olamayan parti ve yeni kurulan partiler de seçmene güven vermiyor. Türkiye hiç olmadığı kadar yeni bir parti beklentisi içerisinde. Şayet iyi bir ekiple tüm yelpazeyi kucaklayan yeni bir parti ortaya çıkarsa, seçmen mevcut partilere tekmeyi vuracaktır. Belki de bu içe kapanma, apolitiklik hali bunun habercisidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde