Bir Arzımevut hayali ve Ortadoğu'da bir devlet olma ısrarı,
Ortadoğu'nun yüzünü hiç güldürmedi. 1948'den beri Filistinlilere yaptıkları da
unutulacak gibi değil. Zira zulmü arşı alaya ulaştı. Yaptıklarından dolayı
İsrail'e özellikle Siyonist Yahudilere oldum olası soğuğum. Elimde imkan ve güç
olsa İsrail zulmünü ve yayılmacılığını durdurmak için elimden gelen her şeyi
yapardım.
Gücünü ABD'den alarak İsrail'in
yaptıklarına kızsak da tasvip etmesek de fazlasıyla cezalandırılmayı hak etse
de bir hakkı teslim etmek gerek. İsrail ve Yahudiler, hayallerinden ve
planlarından hiç vazgeçmediler, pes etmediler. Mücadele ede ede bu noktaya
geldiler.
Bugün İsrail'in Ortadoğu'da,
Yahudilerin dünyada etkin ve baskın güç olmasına bakmayalım. Biraz geriye
gidersek, geçmişte başlarına gelmeyen kalmadı. Çünkü bugün kendilerinin
başkasına yaptığı, geçmişte fazlasıyla kendilerine yapıldı:
Bildiğim kadarıyla tarihte iki defa
ülkelerinde taş üstünde taş bırakılmadı.
Ülkelerinden sürüldüler.
Ülkelerine geri alınmadılar.
Ülke ülke gezdiler.
Ne kadar doğrudur bilmiyorum,
Almanya'da fırında yakıldıkları, sabun yakıldıkları yazıldı, çizildi.
Dünyanın hiçbir devleti onları
kabul etmedi.
Osmanlı önce İstanbul dışında
iskanlarına izin verdi. Kanuni ile birlikte İstanbul'a girebildiler.
Kendilerine gösterilen tepkiden
dolayı gittikleri ülkede belki de kimlik ve uyruklarını gizlediler.
Gittikleri her yerde azınlık
psikolojisi ile yaşadılar.
Her nereye gittiler ise ticaretle
uğraştılar.
Bir müddet sonra ticarette söz
sahibi oldular.
Birbirlerini ve kendilerine
yapılanları hiç unutmadılar, birbirlerinin ellerinden tuttular.
Bilim alanında kendilerini
gösterdiler. Bilim adamı oldular. Birçok buluş ve icatta Yahudi bilim
adamlarının imzasının olduğu bir gerçek. Bunu Nobel Barış ödülü alanların
uyruklarından da anlayabiliyoruz.
Bugün dünyaya pazarlanan, marka
değeri yüksek ne kadar ürün varsa Yahudi malıdır. Bunu boykot listesi yayınlanınca
görebiliyoruz. Nerede aranan ve alternatifi olmayan bir ürün varsa onlara ait.
Geldikleri nokta itibariyle; para
onlarda, marka değeri ürün onlarda, sermaye onlarda, teknoloji onlarda, diplomasi
onlarda, güç onlarda. Her ülkede etkinler. Her ülke siyasetini ve devletlerini
etkileyecek güçlü lobileri var.
Küçük de olsa bir devletleri
var.
İsrail'de yaşasın veya yaşamasın,
dünyanın her bir köşesinde, nerede bir Yahudi varsa hepsinin ortak ideali ve
derdi İsrail devletini büyütmek, devlet olmanın önündeki engelleri kaldırmak,
düşman gördüklerine karşı birlik olmak, İsrail'e maddi ve manevi destek
sağlamak, büyük İsrail'i kurmak ve Arzımevud’un gerçekleşmesidir. Kadını, erkeği
asker. Başka ülkede yaşasalar bile ülkelerinin savaşına asker olarak katılmak için
uçağa atlayıp geliyorlar.
Anlatmak istediğim, ırk bazında en
küçük nüfusa sahip olmalarına rağmen dünya siyasetini etkilemede çok etkinler.
Bu noktaya gelmelerinde her bir Yahudi çok çalıştı, çok didindi. Onca
dışlanmaya, sürgüne, horlanmaya rağmen kınayanın kınamasına aldırmadılar ve hiç
pes etmediler. Tabir yerindeyse başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Adeta küllerinden doğdular.
Tüm yazdıklarımdan, Yahudileri ve İsrail’i övdüğüm umarım anlaşılmaz.
Çünkü öyle bir niyetim yok. Yalnız, yokluğa mahkum edilmiş bir milletin geldiği
noktayı da görelim istiyorum. Yahudilerle özellikle yayılmacı İsrail ile mücadelenin,
onları püskürtmenin, onlara geri adım attırmanın ve onları geçmenin yolu, onlar
gibi her alanda çalışmaktan, üretmekten; sermayeye, bilim ve teknolojiye sahip olmaktan,
dünyada güçlü lobi oluşturmaktan, birlikten, kenetlenmekten geçer. Bugün küçücük
İsrail o verimsiz toprağından dünyaya tohum ihraç ediyorsa, oturup bir düşünmek
lazım. Zalim de olsa Allah çalışana verir. Yattığı yerden kimseye bir şey vermez.
Fiili olmayan duaya cevap bile vermez.
Hasılı, zulümleri, işkenceleri, yayılmacılıkları kendilerinin olsun ama çalışkanlıkları, her alanda söz sahibi olmaları, gösterdikleri azim ve gayretleri, kenetlenmeleri bizlere örnek olsun. Bugün birçok ülkeye yayılmış göçmen, mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan Filistinliler, mücadele ettikleri komşularını, geldikleri nokta itibariyle geçmiş tarihlerini örnek alsalardı, 1948’den bu yana çok mesafe alabilirlerdi.
*18/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır
Yorum yazmıştım. İnşAllah yayaınla komutuna tıklamışımdır.
YanıtlaSilSanırım tıklanmamış. Bazen benim başıma da gelir. "Yayınla" bütonuna basmama rağmen yayına gönderilmiyor. Zannedersem sizinki de öyle oldu.
SilSayın Hocam.
YanıtlaSilÇok güzel bir çalışma sonucu bir yorum hazırlamıştım. Yorumu daha tamamlamadan sehven bir başka yere geçince, yorum yine kaydedilemedi. Ama buraya mutlaka yine aynı yorumu hazırlayacağım ve çalışacağım yerden kopyalayıp buraya taşıyarak yorumu yayına alacağım.
Selam ve dualarımla.
As, merakla bekliyorum inşallah.
SilMerhabalar Sayın Hocam.
YanıtlaSil"Küllerinden Doğan Yahudiler" yazınızı okuduktan sonra İlber Ortaylı'nın "Filistin" makalesinden Filistin coğrafyasını tarihi ile birlikte inceledim. Makaleden öğrendiğime göre; Filistin milattan önce 14 binlerden beri yerleşik kavimlerin bulunduğu bir yer. Bazı kaynaklar milattan önceki 11. yüzyılda Amalika denen Sami kavmin burada yaşadığını ileri sürüyor. Milattan önce 12. yüzyıl, bütün Doğu Akdeniz tarihinin en karanlık devridir. Kimlerin nereden geldiği hala tartışılıyor. Daha evvelki kavim "Paleziler" denen, daha sonra "Filistler" diye çevrilen Filistinlerdi. Bu kavmin dilinin Sami olmadığı İndo-Avrupa'ya ait olduğu da ileri sürülüyor. Ama asıl Samileşme demek ki milattan önce 11. yüzyılda başlıyor ve bu devre kadar geliyor. İbraniler, yani İsrailoğullarının geliş noktası da Tevrat bilgilerinin dışında pozitif arkeoloji ve tarih açısından tartışmalıdır. Ancak realite ortadır. Milattan önce 10. yüzyıl, yani 972 ve 932 arası Hz. Davud -Yahudilerin peygamberi ve hükümdarı Müslümanların da halife olarak kabul ettiği isim- ve sonra onun oğlu Hz. Süleyman'ın burada hakim olduğu bir gerçek.
Son olay ABD ve ve Avrupa Birliği'nin artan olayları çok kaba bir üslupla desteklemesinden dolayı çıkan rahatsızlığı da taşıyor. ABD geçici ateşkesi veto ediyor. Birleşik Krallık ve Rusya çekimser oy kullanmış. Bu bile anlaşılmaz bir tavırken ABD'nin tavrı gerçekten bir küstahlık.
Evet bir zamanlar topraklarından ittiğiniz Yahudiler oradadır, ama yüzyıllardır Filistinler de o topraklarda yaşıyor. Asıl mesele, bu iki topluluğun nasıl bir arada barış içinde yaşayabileceğini belirlemek ve doğru yaklaşımları desteklemektir.
Selam ve saygılarımla.
Geçmişte kim nereden geldi, bunun bir anlamı yok. Ona bakılırsa, biz de başka yerden geldik. Şu var ki o bölge geçmişten günümüze farklı milletlerin gelip geçtiği bir yer. Şu aşamada yapılacak olan birbirine ilişmeden, birbirinin toprak ve varlığına saygı göstererek bu iki milletin komşu olarak yaşaması. Başka çözüm de gözükmüyor. Bunun için İsrail'in başında ve Filistinlilerin başında makul insanlar gerek.
Sil