Ana içeriğe atla

Kayıp Muhalefet Aranıyor

Türkiye'nin siyaset sorunu var. Siyasetimiz tepeden tırnağa kendini yenilemeli diyeceğim ama böyle bir beklentim yok. Zira orta yerde partiler var ama esemeleri okunmuyor. Çünkü iktidarından muhalefetine, tüm partilerde demokrasi yok. Parti lideri ne ise parti odur. Maalesef hepsinde lider sultası var. Parti şemsiyesi altında kurulmuş ne kadar kurul ve komisyon varsa hepsi hava cıva. Hepsinin tek yaptığı, liderin dediğini kabulden ibarettir. Değilse kendisini kapının önünde bulur. Parti liderlerindeki bu rahatlık, partiyi istediği şekilde yönetme ve dizayn etme yetki ve sorumluluğu çiftlik ağalarında yoktur. Hiçbir parti lideri de ister kazansın ister kaybetsin ister kırsın ister döksün, gerekirse ülkeyi batırsın, asla bedel ödemez. Fatura hep halka çıkarılır.

İktidara gelen, ben nasılsa sandıktan çıktım diyerek her türlü orantısız gücü kullanabiliyor. Orta yerde devlet kültürü diye bir şey bırakmıyor. Denetlemekle yükümlü kurum ve kuruluşlar da seyrediyor. Velhasıl yapanın yanına kar kalıyor. 

İktidara gelen böyle. Ya ana muhalefet veya muhalefet ne alemde? Adı üzerinde onlar kendi aleminde. Sandıktan çıkan iktidardan farklı değil kafa yapıları. Hep kaybetmelerine rağmen partilerinin başında tek yetkili. Kaybettiklerine bakmayın. Her daim partilerinin başındalar. Demokrasinin mucidi, Cumhuriyetin kurucusu gelse yerinden oynatmaz onları. Her ana muhalefet ve muhalefet liderinin gönlünde yatan, kölelikten kurtulmak için mücadele eden ve kurtulduktan sonra en büyük hayalinin bir köle edinmek olan köle gibi parti liderleri de emrinde köle istiyor, sadık insan istiyor. Hepsinde liyakat ve ehliyet hak getire. İktidara geldiklerinde eleştirdikleri iktidarın yaptıklarının aynısını farklı bir ekiple yapacaklar.

İktidar ve muhalefet niye böyle fütursuz davranmasın. Nasılsa kendilerine hesap soran bir seçmen kitlesi yok. Haliyle tepki olmayınca iktidar halinden memnun, muhalefet de. 

İktidarın beceri ve beceriksizliği, yaptıkları veya yapmadıkları bir yana. En azından kazanıyor. Ya iktidar adayı olarak ortaya çıkan muhalefete ne demeli? Seçimden sonra onları gören var mı? Ne iş yaptıklarını bilen var mı? Ya karalar bağlamış, köşesine çekilmişler ya da parti içi mevki kazanmaya kilitlenmişler. Partilerindeki statülerini kaybetmektense, ülkeyi kaybetmeye dünden razılar. Bunlara oy verenler bin pişman, vermeyenler iyi ki vermemişim. Zira bunlara ülke teslim edilmez diyor.

Hasılı, ülkede iyi veya kötü bir hükümet var. Hatalarından hareketle iktidar veya iktidar alternatifi olacak muhalefet yok. Hepsi kayıp. Ara ki bulabilesin. Hiçbirinin iktidara gelme gibi bir dertleri yok. Kazara şunlardan bıktık. Bir de sizi deneyelim dense, o kadar da değil, biz halimizden memnunuz. Hükümet olup da ne yapacağız. Zira hükümet olmak, sorumluluk almak demektir. Bu da ciddiyet ister. Bizim sorumluluk alma gibi niyetimiz yok. Zaten sorumluluk almadan bey gibi yaşayıp gidiyoruz moduna geçiveriyorlar. İktidara gelmek için değil, gelmemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Muhalefet bu görüntüsüyle evlere şenlik. Hiçbir şey beklenmez kendilerinden. Aman dokunmayalım. Keyifleri bozulmasın.

Kısaca ülkenin iktidar sorunu var, iktidardan sorunu var ama en önemlisi de muhalefet sorunu var. Muhalefet olmayınca meydan tek başına iktidara kalıyor. O da muhalefetin nefesini arkasında hissetmediği için istediği şekilde at koşturuyor. Olan da halka oluyor.

Hasılı muhalefet kayıp. Aranıyor. Bulanların, görenlerin insaniyet namına haber vermesi rica olunur.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam konuyu ne güzel ve faydalı bir şekilde ele almışsınız. Mevcut iktidar bir taraftan mevcudiyetini koruyup muhafaza ederken, diğer taraftan da ayağına ayak bağı olabilecek muhalefet filizlerini daha başı yeşil iken kurutuyor.
    Fakat yılların o eski muhalefetine ne demeli? Bir de bunlar ülkeyi yönetmeye talip olmuşlardı!..
    Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Eliniz ve bileğiniz nasıl oldu. İnşAllah eski sağlığına kavuşmuştur.
    Selam ve saygılarımla birlikte sağlıcakla ve esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Recep Bey. As. Saygılar bizden. Elim iyileşti. Rahat bir şekilde kullanıyorum. Atada hafif bir şişlik kaldı. Bu da beni rahatsız etmiyor. Bir iki haftaya o da iner inşallah. Kayıp muhalefete gelince, umut olmayan ve umut vermeyen, bizi oyalayan, iktidarın çarkı bu muhalefeti Allah bildiği gibi yapsın. Bu devirde bu millet bu kadar çaresiz bırakılmaz.

      Sil
    2. Gönlünüze ve kalemeinize sağlık, ne güzel özetlemişsiniz:

      "...Kayıp muhalefete gelince, umut olmayan ve umut vermeyen, bizi oyalayan, iktidarın çarkı bu muhalefeti Allah bildiği gibi yapsın. Bu devirde bu millet bu kadar çaresiz bırakılmaz. ..."

      Selam ve saygılarımla.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde