3.Ayıbın büyüğü kokan cesetler ve kokmayan naaş videosunu
çeken görevlilerdir. O olağanüstü günlerin ve insanlık dramının yaşandığı,
oradakilerin kıyamet sahnelerinden bir sahneyi yaşadığı can pazarında, böyle
bir video çekmek kimsenin aklına gelecek bir şey değil, aynı zamanda hiç makul
değildir. Merak ettiğim, bir yerde bir ceset koksa, o cesedin kokusu o civara
yayılır. Burunlar o kokmuş cesetten başkasının kokusunu alamaz. Bu görevliler
mis gibi kokan cesedin kokusunu nasıl aldılar? Öyle zannediyorum, buradaki
görevliler peygamber sevgisini işlemek amacıyla bir ceset üzerinden şov
yapmışlar, adeta bir menkıbe üretmişler. Peygamberi çok seversen, ölünce
cesedin kokmaz mesajı vermeye çalışmışlar. Burada peygamberi çok sevdiğinden,
bunun üzerine naat yazmasından dolayı
bir kişinin vücudunun mis gibi kokmasından ziyade bu sevgiye, depremin
bir şey yapmaması yani öldürmemesi aklıma geldi. Herhalde video çekenlerin
böyle bir şey aklına gelmedi. Pekala, aynı binada herkes enkaz altında can
verirken bir kişinin sağ çıkmasını, peygamberi çok sevmesine bağlayabilirler,
böyle bir video çekebilirlerdi.
4.Diyelim ki bu görevliler yaptıkları görevin mahremiyeti
unutup böyle video çektiler. Bu kişilere özel öznel bilginin kürsüde mevzubahis
edilmesinin ne anlamı var? Haydi bu imam da peygamber sevgisini ön plana
çıkarmak istedi. Bu konuyu dile getirdi. Niçin cami cemaati ile sınırlı
bırakmaz da bu konuşmasını sosyal medyada paylaşma ihtiyacı hisseder? Bazı imamlar
dışında anlattığı dersi sosyal medya üzerinden paylaşan bir meslek erbabı var
mı? Öğretmenlerin içerisinde öyle güzel ders işleyenler var. Hangi biri dersini
videoya çekip sosyal medyada paylaşır? Bazı imamlardaki bu sosyal medya aşkı
nereden geliyor? Meşhur olmak mı istiyorlar? Ki bu yol ile meşhur olanların
sayısı az değil. Nitekim bu hocamız da bu videosuyla Türkiye gündemine oturarak
meşhur olmuştur. Amacı bu ise buna ulaştı.
5.Diyelim ki bu din görevlileri ifa ettikleri görev gereği
Hz peygamber sevgisini bu vesileyle büyük kitlelere ulaştırmaya vazife
bildiler. Böyle bir menkıbe uydurdular. Eğer bu bir uydurma ise geçmişte halkı
ibadete yöneltmek amacıyla bazı kişilerin hadis uydurmasına çok benziyor. Dinde
ve hayatın hiçbir alanında yalana yer olmamasına rağmen özellikle peygambere
atfen hadis uydurmak peygambere bir iftiradır. Bu menkıbeyi de insanın
ayaklarını yerden kesen uydurma bir kesit görüyorum.
6.Diyelim ki peygamber sevgisi için çiğ tavuk bile yenir.
Maksat peygamber sevgisini ön plana çıkarmak ise “Suriyeli kardeşin” ne işi var
burada? Pekala tüm cesetler kokmuş iken bir ceset kokmamış. Araştırınca, bu
kişinin peygambere naatlar yazan biri olduğunu öğrendik diyebilirler, Suriyeli
şeklinde bir ifade kullanmazlardı. Öyle ya peygamber sevgisi ön plana çıkarma
murat edilirken Suriyeli ön plana çıktı. Maksat üzüm yemek ise maalesef üzüm
yenemedi.
7.Kokmayan cesedin Suriyeli olmasını söylemede ne sakınca
var diyebilirsiniz. Bence de sakınca yok ama hepimiz takdir ederiz ki
çocuğundan büyüğüne, dindarından sekülerine varıncaya kadar bu ülkenin kahir
ekseriyetinde Suriyelilere karşı bir antipati söz konusu. Suriyeli ismini duyar
duymaz tepki gösterecek bu ülkede her kesimden insan var. Bir amme hizmeti
gören, sürekli halkın ve cemaatin içerisinde olan bu din görevlilerinin,
Suriyeli ifadesine halkın tepki göstereceğini hesaba katması gerekirdi.
8.Bir din görevlisine yaraşan; cenaze yıkama, teçhiz ve
tekfin esnasında gördüğü her şeyi mahrem bilmesi, bunu sır olarak saklamasıdır.
Ceset koksa bile bunu ifade etmemelidir.
Sonuç olarak, camilerde görev yapan bazı imamların baltayı
taşa vuran bu türden konuşmaları bugünlerde pek çoğaldı. Bu da halkın bir
kesiminde antipatiye sebep oluyor. Diyanet her Allah’ın günü bir imamın, vaizin
gündeme gelmemesi için bir tedbir almayı niçin düşünmez? Niçin konuşmalarınızı
sosyal medyada paylaşmayın demez? Niçin dikkatli olun, olur olmaz her şeyi
konuşmayın demez? Niçin bu imamlarımız halkın nabzını ve psikolojisini dikkate
alan konuşmalara yer vermezler? Tartışmaların odağı haline gelmekten pek mi
zevk alıyorlar? Dinde menkıbe türü anlatımlardan ne zaman vazgeçecekler? Ne
zaman ayakları yere basan bir din anlatmaya başlayacaklar?
*13/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder