“Adı Yosef Hobe. Musevi bir vatandaşımız. 78 yaşında.
İzmir Konak’ta 50 yıldır esnaf. Basmacı Yusuf diye tanınır. Dükkanı Hisar Caminin yanında.
Sevilir, sayılır, hürmet edilir.
Sabah erkenden dükkanını açar. ‘Selamünaleyküm’ diyenlere, ‘Aleykümselam’ der.
Bu ülke için 36 ay askerlik yapmış.
Devlete vergisini kuruşuna kadar ödemiş.
Kendisi Müslüman olmamasına rağmen, her Cuma günü dükkanının önüne kartonlar koyar, camiye sığmayan cemaat orada namaz kılsın diye.
Müslümanlar gelir, o kartonların üzerinde ibadetini yerine getirirdi. Herkes ‘Allah razı olsun’, o da herkese, ‘Allah kabul etsin’ derdi.
İleri yaşına rağmen namazdan sonra kartonları tek tek toplar, bir sonraki Cuma kullanılması için dükkanına geri taşırdı.
Önceki gün (14 Nisan 2016) vefat etti.
Yıllarını geçirdiği çevre esnafı çok üzüldü.
Ölüm haberi duyulsun, sevenleri son görevini yapsın diye Hisar Cami’den bir anons yapılmasını rica ettiler.
Minareden sadece şu metin okunacaktı: ‘Çarşımızın esnaflarından Yosef Hoba vefat etmiştir. Cenazesi saat 16.00’da Altındağ Musevi mezarlığında defnedilecektir’.
Cami imamı Konak İlçe Müftülüğüne sordu. Hayır dediler. İzmir İl Müftülüğüne başvuruldu. Yine hayır dediler. Son çare Diyanet İşleri Başkanlığı oldu. Ankara’dan gelen haber de ‘Hayır’dı’.”
Yukarıda bir kısmına yer verdiğim yazı bir alıntı. Alıntıdan anladığıma göre olay 2016 yılında olmuş. Bundan da sosyal medya aracılığıyla yeni haberim oldu. Olayın aslı var mı, yok mu bilmiyorum. Birileri algı oluşturmak için yazıp servis etmiş olabilir. Temenni ederim ki bu yazının aslı ve astarı olmasın.
Alıntıda; ilçe, il müftülüğünün ve Diyanet İşleri Başkanlığının da adı geçiyor. Acaba ilgili kurumlar bu yazıya cevap vermiş, yazıyı tekzip etmiş mi diye Google üzerinde arama yaptım. Herhangi bir tekzibe rastlamadım. Yalnız anons izni için ilçe ve il müftülüğünün aranması anlaşılır da DİB’e de sorulması ilginç görünüyor. Çünkü Diyanet’ten haydi deyince birden cevap gelmez. Cevap gelinceye kadar da cenaze beklemez. Çünkü cenazelerin makul bekletilme süresi var.
Yazının aslı var diyelim. Ölen Müslüman olsun veya olmasın, mahalle camiinden duyuru yapmada bir sakınca olmaz. Dinî yönden cevazından ziyade insani bir şeydir. Çünkü ezan ve salanın dışında cami hoparlörleri çoğu muhitlerde önemli duyurular için de kullanılır:
“Falanın düğün yemeğine tüm mahalleli davetlidir”,
“Bir miktar para bulunmuştur”,
“Bir miktar para kaybolmuştur. Bulanların insaniyet namına getirmesi rica olunur”,
“Falan mevkide yangın çıkmıştır. Traktörü olan vatandaşların yardıma gelmesi” gibi.
O hesap, İzmir’i mesken edinmiş, Musevi vatandaş için de cami görevlisinin inisiyatif alıp “Mahallemiz sakinlerinden Basmacı Yusuf lakaplı Musevi vatandaşımız vefat etmiştir. Cenazesi şuradan kalkacaktır. Sevenlerine duyurulur” anonsunu yapabilirdi. Böyle bir anons çok da güzel olurdu.
Nedense bazen bağnazlığımız tutar ya da dinen caiz olur mu diyerek her şeye dini yönden bakmaya kalkar ve çoğu zaman da caizdi, değildi demek suretiyle işin içinden çıkamayız. Şu var ki insanlık dinden ve inançtan önce gelir. İnsanlığımız olmadan din ve inanç toplumsal barışa hizmet etmez. Bu tür anonslar aynı zamanda bir jest olur. Sevgi, saygı ve ülfete katkı sunar.
Hasılı, işin içine ölüm ve cenaze girince akan sular durmalı. Din ve inançtan önce insanlık ve vefa ön plana çıkmalı.
Sizi bu konuya benzer başka bir anekdota götürmek istiyorum. Yalnız sayfam doldu. Buna da bir başka yazımda değineyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder