Tayyar Altıkulaç (1978-1986), Mustafa Sait Yazıcıoğlu (1987-1992), Mehmet Nuri Yılmaz (1992-2003), Ali Bardakoğlu (2003-2010), Mehmet Görmez (2010-2017), Ali Erbaş (2017-2025), Safi Arpaguş (2025).
Görev yılları itibariyle hatırladığım Diyanet İşleri Başkanlarını yazdım. Son yeni atanan Safi Bey'i bilmiyorum. Nasıl bir başkanlık ve iz bırakacak, bunu da zaman gösterecek. Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Diğer yazdıklarım hakkında üç beş kelam edeceğim. Baştan söyleyeyim. Bunlar benim kendi gözlemlerim ve değerlendirmem:
Altıkulaç'tan pek haz almazdım. Ekranlarda gördükçe soğuk bulurdum kendisini. Başkanlık sonrası başkanlığı dönemiyle ilgili yaptıklarını ve yapamadıklarını anlatan bir ropörtajını okuyunca, kendisini samimi buldum. Bilmeden ön yargılı yaklaştığıma kanaat getirdim. 12 Eylül ihtilalinin tüm baskısını çekmiş, Kenan Evren'i bazı konularda ikna etmek için az dil dökmemiş. Zor bir dönemde süreci iyi yönetmiş noktasına geldim.
Mustafa Sait Yazıcıoğlu nelere imza attı, hatırlamıyorum ama bende olumlu bir kanaate sahip. Koltuğun hakkını verdiğini düşünüyorum. En azından tartışmaların odağında değildi.
Mehmet Nuri Yılmaz'ı ise hiç başkanlığa yakıştıramadım. O kadar hükümet değişmesine rağmen hepsinde koltuğunu korumuş, uzun süre görev yapmış olmasına rağmen bende hiç iz bırakmadı.
Ali Bardakoğlu, başkanlıkta iz bırakanlardan. Yanlış hatırlamıyorsam, Diyanet'in teşkilat yasasının çıkmasını sağladı. Hem personeli arasında hem de kamuoyunda ağırlığı olan biri idi. Döneminde koltuğuna ve makamına saygınlık getirdi. Diyanet tartışılan kurumlar arasında yer almadı. Görev süresinin uzatılması teklifine, "Yapacağımı yaptım. Bundan sonra burada kalmak kendimi tekrar etmek olur" deyip teklifi reddettiğini biliyorum.
Başkanlığı bıraktıktan sonra Ali Bardakoğlu unutulmayanlar arasında yerini aldı. Makamı bırakmasına rağmen aktif bir şekilde çalışıyor, dinliyor, dinletiyor, birikimine, tecrübesinden, güzel üslubundan çeşitli platformlarda kitleler faydalanmaya devam ediyor. Nazarımda iyi başkanlık yaptı. Makam sevdalısı değildi. Ağırlığını makamından almadı. Makamına ağırlığını verdi. Koltuğa yapışıp kalmadı. İz bırakanlardan oldu.
Ali Bardakoğlu'ndan sonra kimse koltuğu dolduramaz. Bardakoğlu'nun altında ezilir derken yerine gelen Mehmet Görmez Ali Bardakoğlu'nun aratmadı. Bu da koltuğun hakkını verdi. Gücünü koltuktan almadı. Koltuğa gücünü verdi. Bardakoğlu gibi entelektüel birikime sahipti. Tıpkı selefi gibi naif biri idi. Güzel bir başkanlık yaptı. İkinci dönem başkanlığı devam ederken daha süresi varken bir şeylere, bazı şeylere kırılmış olmalı ki emekliliğini isteyip başkanlığı bıraktı. Başkanlığı bıraktıktan sonra da birikimlerini tıpkı selefi gibi değişik platformlarda aktarmaya devam ediyor. Makam elden gittikten sonra da Bardakoğlu gibi unutulmayandan ve hayırla hayırla yadedilenlerden.
Çalışmalarıyla göz dolduran, ufuk açan halef ve selef olan Görmez ve Bardakoğlu duruşlarıyla, oturuşlarıyla makamın hakkını tastamam veren muhteşem ikili olarak belleklerde daima yeri olmaya devam edecektir. Hele Görmez zamanında hutbelere gelen kalitenin hakknı vermezsek Sayın Görmez'e haksızlık yapmış olurum. Bir de Görmez zamanında camilerde cuma sonrası yardım sergileri alabildiğine azaltılmıştı.
Görmez'den sonra gelen halef Ali Erbaş ise atama hatası, belki de yol kazası olarak belleklerde yerini alacak. Çünkü önceki iki selefine göre koltuğun ve makamın hakkını vermedi ya da veremedi. Belki birilerini memnun etmiş olabilir ama büyük çoğunluk kendisinden, duruşundan, hal ve hareketlerinden hiç haz almadı. Çok itici görüldü. Bir duruş sergileyemedi. Gel Ali. Geldi. Git Ali. Gitti. Kendisinden önce iki başkanın oluşturduğu saygınlığı yok etti. Diyanet'i tartışmanın odağı haline getirdi. Görev süresi boyunca her yaptığı, her sözü eleştiri konusu oldu. Çok orta yerde göründü. Elinde kılıçla Ayasofya Camisinin minberinde poz vermesi çok itici bulundu. İticilik benden bir parça dercesine bu pozu defalarca verdi. Audi 8 kiralamasıyla ön plana çıktı. Tasarruf tedbirlerine takılınca geri verdi. Keşke bununla kalsa iyi. Adeta her hareketi fauldü. Koltuğa ağırlığını veremedi, Konuşmasını büyük çoğunluk pek samimi bulmadı. Gidişine pek üzülen olacağını sanmıyorum. Selefleri iki ağır toptan sonra böyle birinin başkan yapılması kamuoyunda çok garip karşılandı. O kadar eleştirilmesine rağmen ne istifayı düşündü ne af talebinde bulundu ne de atayan irade görevden almayı düşündü. Ben de kendisini hayırla yad etmeyeceğim. Hutbe konularını eskiye döndürmesi en büyük icraatı. Bir de döneminde aşağı yukarı her cuma sonrası sergi açtırması da facia. Kısaca kendisinden önce saygın kurum hale getirilen Diyanet, dönemi boyunca hafif kaldı. Öyle ki Mehmet Nuri Yılmaz'ın başkanlığını bile aradı çoğunluk. Çünkü ona bile rahmet okuttu. Siyasetle arasına mesafe koyamadı. Belki de tek olumlu yanı, bazılarına moral ve umut vermesi. Çünkü bunun başkanlığını gören, bu bile başkan olduysa biz hayli hayli başkan oluruz moral ve umudu.
Çiçeği burnunda Diyanet İşleri Başkanı olan yeni başkandan selefinin olumsuz imajını silmesi en büyük icraatı olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder