23 Kasım 2016 Çarşamba

Yaşasın dalkavukluk!

Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. Ne zaman;
‘Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum’ dese, dalkavuğu da;

‘Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek’ dermiş. Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa;

‘Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, nefis bir yemek. İnsan yemeye doyamıyor’ dermiş.

Padişah; karnıyarıktan, patlıcan dolmasından, kızartmasından, kebabından, patlıcan salatasından, turşusundan ve reçelinden söz ettikçe, dalkavuk da göklere çıkarırmış...

Gel zaman git zaman, padişah patlıcandan nefret etmiş. Sofraya değil yemeği, salatası, turşusu, tatlısı, patlıcanın (P) harfinin gelmesini bile yasaklamış.

‘Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler, bir türlü anlamıyorum’ dediğinde, dalkavuk da padişahın sözünü tamamlamış;

‘Aman padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım...’

Padişah, bir başka gün;

‘Bu insanlara hayret ediyorum. O kadar güzel salata çeşidi varken akşam yemeğinde tutup patlıcan salatası yiyorlar... Anlamak mümkün değil!’ dediğinde, dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklemiş:

‘Padişahım, bu insanlarda damak zevki diye bir şey yok. En iyisi, patlıcanın yetiştirilmesini yasaklamalı... Adını bile duymaktan nefret ediyorum...’

Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş;

‘- Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret!..’

Dalkavuk da hemen yanıtlamış;

‘- Bana bak arkadaş... Bana bak... Ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum. Anladın mı?...’

DİĞER DALKAVUKLAR

Fıkrayı okudunuz. Şimdi etrafa şöyle bir bakın. ‘Patlıcanın dalkavuğu’ fıkrasındaki insanlar ne kadar çok değil mi?

Çalıştığınız ortamda, iş dünyasında, siyasette o kadar çok ki... Özellikle, mali ve ekonomik konularda, çok var. İçlerinde ‘Zangoç ve Papaz’ fıkrasındaki gibi olanlar da var.

Bir mesleki kuruluşun temsilcisi ya da ticaret odası, sanayi odasının başkanı, bir milletvekili veya bakan ile konuşuyorsunuz. Bazı uygulamaları şiddetle eleştiriyor. Cari açık, işsizlik, kayıtdışı ekonomi, istihdam üzerindeki yükler, ithalattaki artış, ücretlinin, emeklinin, esnafın, işadamının sorunları, dolaylı vergiler, yüksek vergi oranları, yatırım indiriminin kaldırılmasındaki yanlışlık vs. vs... Konuştuğunda, mangalda kül bırakmıyor. Sonra... eleştirdiği konunun muhatabı ile biraraya geliyor. O da ne? Tam tersine konuşmaya başlıyor. Methiyeler düzüyor, eleştirdiği kişinin etrafında, adeta pervane oluyor. Nedeni belli... Kişisel hesapları var.

Boşuna yorulup da bu davranışlarının nedenini sormayın. Onlar, patlıcanın dalkavuğu değiller ki!

Not: Kamil BİLGİÇ'in paylaşımından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder