Aylardır kim kazanır,
kim kaybeder diye tartıştığımız erken genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri pazar
akşamı cevabını buldu. 16 yılın ardından bu iş bu defa tamam diyen muhalefetin
sevinci, iştahı ve hevesi kursaklarında kaldı. Birkaç tane muhalefet partisinin
bir araya gelerek oluşturdukları sinerji, Mecliste çoğunluğu yakalamak ve
cumhurbaşkanlığı seçimlerini önce ikinci tura taşımak, ardından kazanmak vardı.
Vatandaş, muhalefetin oyununa gelmedi, bu pazar hakemliğini yaptı ve bu işi ilk
turda çözdü. Bir günün bile çok önemli olduğu siyasette ülkeye iki hafta
kazandırmış oldu. "Tamam" korosuna inat "devam" dedi.
Cumhur İttifakı Erdoğan’ı
yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı yaptı. Delegesinden bir türlü geçer not
alamayan İnce, “Siz beni parti genel başkanlığına layık görmediniz ama bakın
halk size rağmen bana partinin de ötesinde bir oy verdi” dedi delegelerine. İyi
Parti’nin seçime katılmasıyla MHP artık bitmiştir diyenlere seçmen, “Siz öyle
sanın, öyle el ovuşturmayın, bırakın bitmesini ben bu partiyi Mecliste kilit
parti yaptım” demiştir. MHP, tüm anketçileri ters köşeye yatırmıştır. Cumhurbaşkanlığında
aday göstermeyerek Erdoğan’a destek veren MHP’ye AK Parti seçmeni, kendi
partisi yerine MHP’ye de oy vererek iyi bir jest yapmıştır.
Her seçimde AK Parti’ye
yüzde 46-50 bandında bir oy veren seçmen, AK Parti’yi 07 Haziran 2015
seçimlerinde aldığı oyu verdi yine. “Benim nazarımda Erdoğan’ın yeri ayrı,
başımın üstünde yeri vardır. Sana 01 Kasımda verdiğim krediyi geri alıyorum”
demiştir. Milletvekili sayısı 600’e çıkmasına rağmen partisinin vekil sayısını
ve oy oranını düşürmüştür. (03 Mayıs günü gazetemizde yayımlanan “24 Haziran
Seçimleri, 7 Haziran Seçim Sonuçları Gibi Olursa…” başlıklı yazımda bahsettiğim
endişelerim maalesef aynen vuku bulmuştur. Partinin bu oy düşüklüğünün sebeplerini
iyi bir irdelemesi gerekiyor.) Yine AK Parti seçmeni, “Ben sana kırgın, kızgın
olsam da sen bu ülkeye lazımsın. Ama sana Mecliste tek başına yetki vermiyorum.
Seçim öncesi ittifakını aynen devam ettir; MHP ile ne yap, ne et, uzlaş”
demiştir.
Yüzde 25 kemikleşmiş
bir oya sahip olan bu ülkenin müzmin muhalifi CHP, Erdoğan ve AK Parti’yi
iktidardan etmek için partisinin dışında herkesi memnun etmeye çalışıyor. Kah
İyi Partiye vekil gönderiyor, kah listelerinde Saadetli adaylara yer veriyor,
kah HDP’yi Meclise taşımaya çalışıyor, kah İyi Partinin Meclise girmesini
istiyor. Tek derdi, “Ben birkaç puan daha alınca çıkaracağım vekil benim işimi
görmüyor. İyi Parti’yi, Saadet’i, HDP’yi Meclise taşırsam ezeli rakibim daha az
vekil çıkaracak, Meclis çoğunluğunu kaybedecek” hesabı yapıyor. Hani haset mi
haset birine, “Öyle bir şey iste ki Allah sana onu verecek, fakat varlığından
hiç haz almadığın ve onmasını istemediğin falan arkadaşına iki katını verecek”
demişler de adam, düşünmüş düşünmüş. Sonunda “Ya Rabbi! Benim bir gözümü kör et”
demiş ya…durumu aynen böyle.
Bu seçim öncesi “Bilge
Adam” olarak siyaset sahnesinde rol kapmaya çalışan, partisine kilit parti
olacak gözüyle bakılan Saadet partisi rüzgarının, yağmuru olmayan hava
gürlemesine benzediğini, bu tempo ve siyasetiyle ülke siyasetinde bir
ağırlığının olmayacağını seçmen açıkça söylemiştir. Belki de seçmen, “Kardeş,
yanlış yerdesin, maalesef kullanıldın” mesajı vermiştir.
Kurulma aşamasında
arkasına rüzgarı alan İyi Parti’yi seçmen, beklentilerin altında bir oy vererek
Meclise göndermiş, bir şans vermiştir.
PKK ile arasına mesafe
koyamayan HDP’yi her defasında Meclise gönderen çoğunluğu Kürt seçmen, “Yolunu,
yordamını, zihniyetini beğenmiyorum ama ne de olsa bizim çocuğumuzsun, hem de
yaramaz çocuğu. Seni bir başkası eleştirince sana sahip çıkıyorum…” demiştir
yeniden. Aslında seçmen, hep böyle yaparak HDP’nin iyi bir öz eleştiri
yapmasını ve hatalarıyla yüzleşmesinin
önüne geçmektedir.
Sonuçların açıklanmaya
başladığı pazar akşamı genel hatlarıyla 24 Haziran seçimlerini acizane bu
şekilde okudum. Her parti, seçim sonuçlarını mutlaka değerlendirecektir. Umarım
herkes payına düşen değerlendirmeyi objektif bir şekilde yapar. Kaybeden
partilerin her türlü değerlendirmesini ve analizini değerli bulurum. Saygı
duymadığım tek şey “Seçimde şaibe var, hile var…” diyerek seçmene ve sandıkta
görev yapan kimselerin emeğini hiçe sayan ve seçmenini kazananlara karşı düşman
etmeyi marifet sayan ve toplumu geren zihniyettir. Bu zihniyet bu kafayla
giderse bu topraklarda her defasında nice seçimleri kaybetmeye namzettir, tüm muhalefeti
çatısı altında toplasa da…
Seçimin tüm
sonuçlarıyla hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
*** 26/06/2018 günü Yeni Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder