Nasrettin Hoca, iki kızını gurbete gelin etmiş. Zaman
şimdiki gibi değil, kolay kolay gidip gelme olmaz, iletişim ise olsa olsa
mektupla olur o zamanlarda. Hanımı, “Hoca! Şu kızlarıma git, bir ziyaretlerini
yap, ne yerler ne içerler bir bak gel” demiş. Hanımı diyecek de hoca gitmeyecek
öyle mi? Bırakın hocayı hangi koca yapmaz hanımının dediğini. Zira emir demiri
keser ne de olsa.
Hoca çıkar yola. Önce büyük kızının yanına varır. Hoşbeşten
sonra Hoca, “Kızım! Ne yer ne içersiniz, ekonomik durumunuz nasıl” der. Kızı, “Sorma
babacığım. Yüz dönüm ekin ektik. Geçimimizin iyi olması ve mahsulün bol olması rahmete
bağlı. Şimdi karı-koca durmadan gece gündüz yağmur bekliyoruz. Şayet bu süreçte
yağmur yağmazsa anamız ağlar” cevabı verir. “Kızım, Allah yardımcınız olsun,
inşallah yağmur yağar, size bol kazançlar” diyerek öbür kızının yanına gitmek
için yola çıkar hoca.
Hal-hatırdan sonra hoca bu kızına da ne yiyip ne
içtiklerini, geçimlerini nasıl sağladıklarını sorar. Kızı, “Babacığım! Biz
karı-koca çömlekçilik yapıyoruz. Şu anda bir yıllık geçimimizi sağlayacak
şekilde çömleği kalıba döktük, kurumasını bekliyoruz. Bu yaptığımız çanak-çömleği
satıp geçimimizi sağlayacağız. Eğer bu süreçte bizim çanak ve çömlek kurumadan
bir yağmur yağarsa tüm emeklerimiz boşa çıkacak. İşte o zaman ekonomik
darboğaza gireriz. Dua et ki yağmur yağmasın, yoksa anamız ağlar” der. “Kızım!
Allah yardımcınız olsun, umarım bu süreçte yağmur yağmaz, haydi kalın
sağlıcakla” diyerek köyüne, hanımının yanına yollanır.
Dönüşte hanımı, “E bey! Haydi söyle bakalım, kızlarım
nasıl? Ne yer ne içerler, geçim ve dirlikleri ne alemde” diye soru sorar. Hoca,
“Hanım! Bildiğim bir şey var; yağmur yağsa da sen ağlayacaksın, yağmasa da…Çünkü
kızların öyle dedi” der.
Fıkra bu. Şimdi gelelim günümüze. Daha doğrusu seçim öncesi
piyasalara…
Semt pazarına gidip geldim az önce. Çoğu pazarcının
gelmediği pazarda az sayıda satıcı var. Açılan tezgâhların önüne gelip fiyat
soran sayılı müşteri var. Pazarın tadı yok gördüğüm kadarıyla. Çünkü patates ve
soğanın başını çektiği fiyatlar çok uçuk ve kaçık. Yaprak kıpırdamıyor dense
yeridir.
Marketlere
gidince mutfak gibi zaruri ihtiyaçlar alınmakta sadece. Çünkü buralarda da bir
durgunluk var.
Zaruri
ihtiyaçlarda bile bir kesatlık varsa varın siz diğer esnafı; orta ve dar
gelirli tüketici kesimi düşünün.
Alınan
onca tedbire rağmen dövizin ateşi bir türlü sönmedi.
Seçim
ne getirir, ne götürür bilinmez ama gördüğüm kadarıyla piyasalar seçimi
okuyamıyor ve önünü göremiyor. Koma durumu sanki! Benim bu piyasaların
ahvalinden anladığım piyasa mevcut hükümete rezerv koymuş ama muhalefete de
güvenmiyor. Ne iktidarın gitmesini istiyor, ne de muhalefetin gelmesini. Sanki
piyasa, "Ne sensiz olur, ne de sen ile" diyor. Çünkü piyasa biliyor
ki iktidar yıprandı, kendini yenileyemedi, patinaj yapıyor. Yenilik istiyor.
Ama yamalı bohça görünümlü muhalefeti süzüyor o değilden. Bunlarla hiç olmaz
diyor. Çünkü hiçbiri ne tek başına, ne de hep birlikte iktidar alternatifi.
Niyetim
şuna oy verin, buna vermeyin değil; bir durum tespiti yapmaktır. Felaket
tellallığı yapmak istemiyorum ama bizi iyi günler beklemiyor. Tedirginlik ve
durgunluk da bundan sanırım. Veya piyasa seçimi okuyamıyor, önünü göremiyor.
Seçimi bıçak sırtında görüyor. Görüntü, 07 Haziran seçimleri öncesi
görünümünde. Hatta ondan daha beter bir durumda.
Seçimler inşallah bu durgunluğa bir merhem olur, piyasalar
yeniden coşar. Birçok vatandaşta oluşan karamsarlık yerini iyimserliğe bırakır.
Yoksa yağmurun yağıp yağmamasına bağlı hocanın kızlarının mutlulukları gibi ekonomimiz
bu görüntüsüyle seçimden sonra bizim epey bir canımızı acıtacağa benziyor.
Umarım komaya girmiş olan ekonomi ve piyasa, seçim sonrası felce dönüşmez.
Silkinip ayağa kalkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder