Ana içeriğe atla

Vekil Dediğin Böyle S.çmalı!

Seçim sathı mailine girildikten sonra siyasi partiler veya adaylar hakkında çıkan video, ses kaydı ve haberlere pek itibar etmem. Çünkü algı amaçlı olduğuna inanırım. Fakat bugün whatsappıma bir milletvekiline ait olduğu söylenen bir telefon konuşması düştü. Bu şekil gönderileri çoğu zaman açıp da seyredip dinlemem. Nedense bugün açasım geldi. Açtığıma açacağıma pişman oldum. 1,5 dakikalık konuşma yenilir yutulur cinsten değildi. Ağza alınmayacak hakaret ve küfür doluydu konuşma. Dinlerken utandım. Buyurun beraber okuyalım: (eğer okuyabilirseniz)

—Beşiktaş mı?
—Evet efendim buyrun!
—Yav benim korumayı bıraktırmayan sen misin?
---Tamam efendim, şey onay geldi.
---Senin ağzına s.çacağım ulan! Ulan it…
---Benimle alakası yok sayın vekilim.
---Senin ağzına s.çacağım, it oğlu it. Lan sen kimsin lan bana böyle pislik yapıyorsun.
---Sayın vekilim! Ben sizi çok seviyorum efendim. Yapmayın bana böyle…
---Senin ağzına s.çarım ben. Eşşek oğlu eşek. Seni var ya yarın seni bütün işim gücüm seninle uğraşmak olacak.
---Yapmayın sayın vekilim! Ben sizin çok hayranınızım…
---Sen nasıl bıraktırmıyorsun lan orda.
---Sayın vekilim valla benimle alakası yok. Saygılar sunarım.
---İt oğlu it! Lan seni kimsin? Lan oğlum o polis memuru Meclisin polisi…
---Ben bilmez olur muyum sayın vekilim?
---Niye bıraktırmıyorsun lan?
---Sayın vekilim vallahi benimle alakası yok…Sayın vekilim.
--- Ben sana söyledim değil mi telefonda. Değil mi?
---Tamam vekilim onay geldi, buyursun gelsin…
---Niye bıraktırmıyorsun lan sen. Sen kimsin ulan. İt oğlu it. Sen kendini ne zannediyorsun lan?
---Sayın vekilim biz kimiz ki burada bir emir kuluyuz sayın vekilim!
---S.çarım senin ağzına. Ara lan o polisi oradan.
---Tamam sayın vekilim!
---Ara lan!
---Hemen arıyorum sayın vekilim!
---S.çarım senin ağzına. Eşşek oğlu eşeğe bak ya!

Telefonda kendisine hakaretler yağdırılan bir polisin nezaket ve edebine bakın, bir de vekilin ağza alınmayacak küfürlerine. Takdir sizin!

Yazıyı buraya aktarmak için nezaket timsali vekilimizin sesini defalarca dinlemiş oldum. Kısa bir şoktan sonra muziplik ya, “vekil dediğin böyle olmalı, asıla küfretmeli, s.çmalı…” dedim. O koskoca vekil. S.çmak için illa tuvalet mi arayacak? İstediği yere, istediği kişiye pisler. Yediği önünde, yemediği ardında olan bir kimse o kadar yediğini nereye boşaltacak? Demek ki ağza pislemek hobileri arasında! Bunu da bu vesileyle öğrenmiş olduk. Allah karşılaştırmasın, eğer karşılaşırsak en azından ağzımızı kapatırız. Çünkü böyle birinin ne yapacağı, ne edeceği belli olmaz. Korumasını almayan polis memuru da hak etmiş anlayacağınız. Sen kim oluyorsun da onun korumasına yer bulmazsın. Çünkü o, koskoca bir vekil.

Böyle bir konuşmayı buraya yazdığım için hepinizden özür diliyorum. Zira bu tür konuşma paylaşılacak gibi değil. Siyasetimizde çamur atma, algı oluşturma olduğunu biliyordum da seviyesinin bu kadar düştüğünü bilmiyordum. Vekilimiz arka arkaya, ağzını doldura doldura küfrettiğine göre bu işte epey tecrübeli görünüyor. Bugüne kadar kaç kişinin ağzına bu şekil s.çtı kim bilir?

Meydanlarda ne kadar centilmen, ne kadar nazik ve kibar konuşan bu kişi, telefonda su koyvermekle kalmıyor, s.ıçıyor. Bu milletvekilinin halen vekil olduğu ve ülke yönetmek için en üst perdeden aday olduğu  ve meydan meydan gezip miting yaptığı söyleniyor. Yazıklar olsun! Bulunduğu makamı bu şekil kötüye kullanan edebin "e"sinden nasibi olmayan böylelerine bırakın ülke yönetmesini; Allah vekillik, muhtarlık… bile nasip etmesin. Maazallah ülke pislikten geçilmezdi, her yer kokardı.

Sana da yuh olsun polis! Adam sana ağzına geleni söylüyor, küfrediyor, s.çıp sıvıyor. Sen hala ona hayran olduğundan bahsediyorsun. Yağmur yağıyor mu sandın adam sana bir bir küfürler sıralarken? Yazık sana da.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde