Tarihi şahsiyetleri, döneminin şartlarına göre değerlendirmek gerekirken,
Hatasıyla, sevabıyla bizim tarihimiz ve ortak değerimiz deyip saygıda kusur etmemek varken,
Neler yapabildi, neler yapamadı, niçin yapamadı, dönemin şartları nelerdi gibi neden, niçin sorularına cevaplar arayarak ibret almak için tarih okumak gerekirken, bizler tarihi şahsiyetleri bile kutuplaşmanın aracı olarak kullanmaktayız.
Ya göklere çıkartıp gelmedi böylesi deyip hiç toz kondurmuyoruz ya da yerin dibine geçirerek lanet okuyoruz.
Alın size birkaç örnek:
Abdülhamit,
Kimine göre döneminde "tek gram" toprak kaybetmemiş, en zor şartlarda denge siyaseti güderek ülkeyi 33 yıl yönetmiş, abdestsiz yere basmamış cennetmekan biri.
Kimine göre Osmanlı'nın en fazla toprak kaybeden padişahı.
Kimine göre "pinti", "cimri", "istibdatçı", “vehimci” ve "kızıl sultan".
Kimine göre güçlü bir hafiye teşkilatı kurarak muhaliflere göz açtırmamış bir tek adam...
Vay be! Tüm bu birbirine zıt örnekler aynı kişiyi anlatıyor. Görünen o ki kişinin ne olduğundan ziyade ne olması ve nasıl görmemiz gerektiğiyle ilgili bir bakış açısı bizdeki. Çünkü bizim için tarihi şahsiyetler kutuplaşmanın aracı olarak kullanabileceğimiz bir aparat ya da figürandan başka bir işe yaramaz. Öyle ya bize kutuplaşma oyuncağı olmayacak tarihi şahsiyeti biz ne yapalım?
Değerlendirmeyi bir tarafa bırakıp Abdülhamit'in baskıcı yönüne dair aslı var veya yok bir hikayeye yer vermek istiyorum:
Şairin biri yağmur yağacak diye bir şiir yazar. Hafiye teşkilatından bir zaptiye, "Padişahımıza hakaret ettin" diyerek şairi götürmek ister. Şair ne zaman, nerede hakaret ettiğini sorar. "Padişahımıza şu şiirinde burnu uzun dedin" diyor. Şair hangi şiirim diye sorar. Zaptiye, "Yağmur yağacak" başlıklı şiirinde deyince, şair şaşırır. Zaptiye, "Yağmur yağacak ne demek? Yağmur yağınca şu çukurlar suyla dolacak. Çukurlar suyla dolunca ne olur? Ördekler yüzmek için çukurları doldurur. Ördek nasıl bir hayvan? Uzun burunlu. Tamam işte. Sen, şiirinde ördeklerden bahsederek padişahımıza uzun burunlu demek istedin" diyerek şairin küçük dilini yutmasına yardımcı olur.
Hikaye kendi anlatımımla bu şekil. Doğrusu, Abdülhamit zamanında özellikle muhaliflere uygulanan bir baskı olsa da bir şiirde geçen yağmur, su ve ördek kelimelerinden hareketle bir şairi hapsedecek kadar değildir. Muhalifler tarafından dönemi anlatmak için bu şekil bir abartının uydurulduğunu düşünüyorum. Çünkü izahı olmayan şeylerin mizahı olur. Bir de abartı yani mübalağa edebiyatta bir tür. Bir diğer husus, fıkra, hikaye türü şeyler kıssadan hisse sadedinde bazen uydurulur. Hele bir de kutuplaşma aparatı ise o kimse hakkında her şeyi söylemek bizim lügatimizde vardır.
Dönemin baskısını ifade etmek için anlatılan bu hikayeyi kıssadan hisse olmak için günümüze uyarlamak istersek, şiirde geçen, su dolu göletlerde yüzen uzun burunlu ördeklerin uzun burnu o zaman uzun burunlu demek istedin diye hakaret kabul edildiyse, bugün ördeğin o uzun burnu, hakaretin yanında tehdit olarak da anlaşılabilir hatta fiili tehdit bile kabul edilir. Neden olmasın. Yeter ki istensin. Ne de olsa Abdülhamit'in torunlarıyız. Çünkü gerekçe üretmede, mazeret bulmada üstümüze yoktur. Kimse elimize su dökemez. Yeter ki birileri suyumuzu bulandırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder