Ana içeriğe atla

Sizi Temsil Etmeme Ne Dersiniz?

Değerli hemşehrilerim! Malumunuz her hafta farklı bir yerde temsilen cuma namazı kılınacak. Vaziyet böyle devam ederse Diyanet de cuma ile ilgili alternatif çözümler üretmeye devam edecek. Bununla ilgili biz de  şehir olarak ön hazırlık yapmak zorundayız. Mesela Diyanet, ilerleyen haftalarda, her ilden bir kişinin katılımıyla Ankara'da bir camide cuma kılınacak derse, bizim böyle bir hazırlığımız var mı? Yok. O yüzden, içimizden birini şimdiden temsilci seçmemiz gerekir ve ben bu göreve talibim. Her ilden gelecek diğer 80 temsilci ile yerinize Ankara'da cuma kılmak isterim. 

Sizi temsil etmemin, cuma ile sınırlı kalmaması en büyük idealimdir. İleride her ilden her ili temsilen bir mebus derlerse, sizi aynı şekilde mebusunuz olarak Meclis'te temsil etmek isterim. 

Sanmayın ki fırsat kolluyor ve bu vesileyle fırsatı ganimet biliyorum. Böyle düşünen varsa bilin ki beni üzersiniz. Zira ben virüsün kol gezdiği bir ortamda kelle koltukta, kefenimi giymiş bir şekilde sizi temsilen Ankara'ya gitmeyi göze alayım . Siz de beni takdir edeceğiniz yerde böyle düşünün. (Ki aranızda yoktur böyle düşünen. Bu tür kötü niyet sadece benim aklıma gelir.) Şundan emin olun ki tek derdim sorumluluğu üzerinizden almak.

Sonra bu işler parayla değil, sıra iledir. Olur ya bu temsilciliğim esnasında, başıma bir hal gelirse, içinizden biri şehri temsilen cenaze namazımı kılar. Ayrıca hepinizin katılmasına gerek yok. Siz de işinize gücünüze bakarsınız.

Hazır, iş temsilden açılmışken gelin, cuma mesajlarını da herkesten sorumluluğu alıp içimizden cuma mesajı gönderecek birini seçelim. Zor değil, korkmayın. Seçilen temsilci her hafta bir kişiye mesaj gönderecek. Bu iş temsili olarak halledilince telefonunuzda kayıtlı olan herkese her hafta cuma mesajı gönderme külfetinde kalmayacaksınız. (Gerçi bu bazıları için bir düğmelik iş) İşinize yoğunlaşacaksınız. Cuma mesajı gönderemediğiniz kişiler de bu vesileyle bayram edecekler.

Konu cuma mesajlarından açılınca sosyal medya kullanıcılarını da cuma mesajından mahrum etmeyelim. Bunun için de bir temsilci seçelim. Bu kişi her hafta sosyal medyaya girerek cuma mesajı paylaşacak. Diğerleri biz ne yapalım demesin. Onlar da bu mesajı beğenecek, isterlerse yorum yapabilecek.

Hazır konu temsilden açılmışken yaklaşmakta olan oruç için de bir temsilci seçelim, üstelik adın da Ramazan, derseniz; o kadar da değil, daha oraya sıra gelmedi. Sonra bir göreve talip olduk diye hepsini üzerine yıkarak canımı almayın, derim. Ayrıca biz bu konuda mezun değiliz. Yetkililerin bu konudaki açıklamasını bekleyelim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde