Sayılı günler çabuk
geçiyor. Geldi geliyor derken ramazan gelip çattı. 24.04.2020 günü Müslümanlar
oruç tutmaya başlıyor. İmsak vakti, yemeden ve içmeden kesilmek suretiyle
başlayacak olan bu maraton, bir ay boyunca 15 saati aşkın bir süre devam edip
akşam gün tam batıncaya kadar sürecek ve 23.05.2020 günü akşamı, iftar vakti
ile son bulacak.
2020 Ramazanı, diğer
zamanlarda tutulan oruç gibi olmayacak. Gelişi de sessiz oldu, gidişi de sessiz
olacak. Çünkü kaç aydır devlet ve millet, koronavirüs veya kovid-19 adı verilen
tehlikeli ve sinsi bir salgınla imtihanda. Üstelik ne zaman gideceği de belli
değil. Öyle bir salgın ki yaptığımız rutin ibadetlerden bile bizi ayırdı. Ne
camiye gidebiliyoruz ne cuma kılabiliyoruz ne de insanlar bir araya
gelebiliyor. Çoğunluk evlerine kapanmış vaziyette ve ibadetlerini evlerinde eda
etmeye çalışıyor.
Salgın riski devam
ettiğinden dolayı geleneklerimizde ayrı bir yeri olan cemaatle teravih namazı,
camilerde cemaatle kılınamayacağı gibi ramazanla özdeşlemiş olan mukabele de
camilerimizde icra edilemeyecek. Bu mukabele geleneğinden halkımız, dijital
ortam vasıtasıyla yararlanabilecek. İftar davetleri de haliyle sekteye
uğrayacak. Dışarıda çalışmak zorunda olan pek azımız hariç orucumuzu
evlerimizde hapis hayatı yaşarken tutacağız. Bu senenin orucuna, evde ramazan
adı verilse yanlış olmaz. Çünkü birbirimizle temas yoluyla geçen bu salgın bize
bunu dayatıyor.
Salgının olmadığı sair
ramazanlarda işinde gücünde olan birçok insanımız, keşke imkanım olsa da
ramazanlarda iş yapmayıp orucumu evimde geçirebilseydim diye temenni ederdi.
Hiç kimse böyle olağanüstü bir ortamı temenni etmiyordu ama virüs dolayısıyla
bu temenni gerçekleşti. Çünkü çoğunluk evlerinde ramazanı geçirecek. Temennim
odur ki evlerimizde karşılayacağımız bu ayın manevi ikliminden olabildiğince
faydalanabilmektir.
Ramazanı ne şekilde
geçireceğini insanımız çok iyi bilir. Tereciye tere satmak gibi olmasın ama bu
ayda ne yapabilirim diyenler için bu konuyla ilgili birkaç kelam etmek isterim:
Burada bu ayda zekat, fitre, ramazan kolisi dağıtma gibi yardımlaşmadan
bahsetmeyeceğim. Bunları zaten bizim insanımız biliyor ve fakir fukaranın
ihtiyacını bu ayda diğer aylara oranla daha fazla karşılıyor. Beş vakit
namazdan da bahsetmeyeceğim. Çünkü beş vakit namaz da tıpkı oruç gibi yerine
getirmemiz gereken boynumuzun borcu bir ibadettir.
Ramazan ayını diğer
aylara sultan ve değerli kılan, bu ayda tutulan oruçtan ziyade Kur’an-ı
Kerim’in bu ayda inmeye başlamasıdır. Yani Kur’an, bu ayda inzal olmaya
başladığından dolayı bu ay, mübarek bir aydır. Bu durumda oruç tutarken en
fazla hemhal olmamız gereken de Kur’an-ı Kerim’dir. Onu okuyacağız. Okumakla
kalmayıp onu anlamaya çalışacağız. Bunun bir ileri aşaması da anladığımızı hayatımıza
tatbik etmeye çalışmak olmalıdır. Çünkü çoğumuz Kur’an’ı sular seller gibi
okuyor. En büyük sorunumuz, okuduğumuzu anlamamak ve hayatımıza tatbik
etmemektir. Diğer zamanlarda iş yoğunluğundan dolayı okuduğumuzu anlamaya pek
vakit bulamıyorduk. Evde geçireceğimiz bu vakit, Kur’an’ı anlamak için en büyük
fırsat olacaktır. Çünkü dünyada en çok okunan kitap olduğu halde okuyucusu
tarafından tam anlamıyla anlaşılmayan belki de tek kitap Kur’an-ı Kerim’dir.
Allah, okuduğunu anlamayı ve anladığıyla amil olmayı bizlere nasip etsin.
Okuduğumuz Kur’an, yaptığımız yardımlar ve tuttuğumuz oruçlar, inşallah bu
salgın belasının üzerimizden, memleketimizden gitmesine bir vesile olur.
***23/04/2020 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.
***23/04/2020 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula haber gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder