Bazı insanlar eleştirse
de sosyal medyayı yararlı görenlerdenim. İnsanların sağa sola sataşmadan bilgi,
donanım ve birikimlerini paylaşmasını isterim. İster dini, ister sosyal, ister
kültürel, ister siyasi olsun hayatın her alanına dair görüşlerini bu aleme
yansıtmasında sakınca görmem. Görüşlere
dair eleştiri ve savunma haklarını kullanmasını da sıcak karşılarım. Yeter ki
bir seviye korunsun. Bu alemin bir etik değeri olsun.
İsterim ki bu alem
trollere teslim olmasın, algılara zemin hazırlamasın. Bu alemde bilgi kirliliği
olmasın, insanlar mimlenmesin, kutuplaşmaya götürecek seviyede insanlar fanatiklik
olmasın. Herkes, kimseden çekinmeden görüşlerini serdedebilsin. İsteyen,
kendisine uygun olan paylaşıma destek versin, dileyen paylaşıma eleştiri
getirsin ve bu görüşe katılmadığını beyan etsin. İsteyen de -şimdilerde çoğunun
yaptığı gibi- okusun, iz bırakmadan ve rengini belli etmeden çekip gitsin. Ama
kimse veya bir zümre töhmet altında bırakılmasın. Her türlü eleştiriye,
savunmaya, beğeniye ve yoruma saygı gösterilsin. Kişilerin anası, babası,
meşrebi, soy sopu, dini, mezhebi,
cinsiyeti, bölgesi işin içine katılıp sorgulanmasın. Kimse, yaptığı paylaşımdan
dolayı “Acaba, başıma bir şey gelir mi” diye bir endişe taşımasın. Kimse
kimsenin niyetini okumaya kalkmasın. Anlayamadığı bir yeri bir daha sorsun bir
daha sorsun, anladığıyla yetinsin. Ama kişi ve zümreler hakkında hüküm vermeye
yeltenmesin.
İsterim ki bu alemde
slogan olmasın, sloganlarla yaşanmasın. Kişiler hedef alınmasın, fikir ve
görüşler çarpışsın. Bu çarpışmalarda tarafların tek amacı, hakikatin ortaya
çıkması olsun. Bir hakikatin ortaya çıkmayacağı belli olmuşsa “Senin görüşün
sana, benim görüşüm bana”, fakat dostluğumuz baki, densin.
İsterim ki bu alemdeki
paylaşımlar, herkesin faydalanabileceği şekilde kişinin kendi bilgi ve
birikimlerini ortaya koyan birer ürün olsun. Bu alem, kişilere övgü ve sövgü
yeri ve birilerine taraftar kazanma platformu olmasın. Merak ediyorum,
insanların kendilerine ait hiçbir düşüncesi ve kanaati olamaz mı? Ki olmalı
bana göre. Çünkü her bir insan özeldir. Diğerlerinden farklı alametifarikası
vardır. İlla birbirimize benzemek, her konuda birbirimizle aynı düşünme zorunda
mıyız? Her yazı ve paylaşım, iki konuşmamızdan biri, gecemiz ve gündüzümüz, tilkinin
planı gibi mi olmalı? Biliyorsunuz, tilkinin yüz planı olur, bu yüz planın 99’u,
horozu haklamak üzerine olurmuş. Bizim de her paylaşımımız bir siyasi lideri
övmek, diğerini kötülemek, onun görüşünü savunmak veya bir şeyhin görüşlerini
paylaşmaktan ibaret mi olmalı? Nerede kaldı bizi diğerlerinden ayıran belirgin
özelliklerimiz? Bizim bu dünyaya dair hiç mi görüşümüz ve sözümüz olmaz? Varlık
ve yaşama sebebimiz onlar mı? Hele bu dünyaya dair bir şeyler söylemiş, eline az-çok imkan geçmiş ve uygulama imkanı
bulmuş ve tarih olmuş tarihi kişilikleri övmenin ve yermenin, bizi kutuplaştırmanın
ötesinde ne faydası var. Övme ve yerme; topu taca atmaktan, her türlü nimeti
başkasına mal etmekten, her türlü kötülüğü birine ihale etmekten, bende/bizde
bir cacık yok, varsa yoksa onlar gibisi bir daha gelmez demekten ve egomuzu
tatmin etmekten başka, günümüzde hangi sorunu çözer? Unutmayalım ki övme ve
yerme, bize tembellikten ve yeni kurtarıcılar beklemekten başka bir miskinlik
vermez. Bırakalım o tarihi kişilikleri ve onları birbiriyle vuruşturmayı. Zira
onlar zamanında söyleyeceklerini söylemiş, yapacaklarını yapmış veya yapmamışlar.
Biz bugüne dair ne söyler ne yaparız, ona bakalım.
Sonuç olarak yeni
sosyal mesafenin ortaya çıktığı günümüzde, sosyal medya daha yararlı
kullanılabilir. Özgün fikirlerimiz bu alemde neşet bulabilir. Yeter ki kimsenin
adamı olmayalım.
*25/04/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
*25/04/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder