Ana içeriğe atla

Gençlerin Yeteneklerini Köreltmeyelim! *

Okulların eğitime ara vermesinin ardından, sınava hazırlanan LGS ve YKS öğrencilerine destek olsun diye yazdığım, “LGS ve YKS adaylarına” başlıklı yazım üzerine, KPSS’ye hazırlanan üniversite son sınıf bir öğrencinin, bizimle ilgili de yazı bekliyorum isteğine, “Böyle bir yazı yazarsan, köşemde yer veririm demiştim. Öğrenci; üşenmemiş, onca derdinin arasında eğitim ve öğretimi masaya yatıran enfes bir yazı kaleme almış. Bundan sonrası öğrenciye ait. Sizi eğitim ve öğretimi dert edinmiş bu yazıyla baş başa bırakıyorum:

“Bu ülkenin sorunları nelerdir? Terör, işsizlik, torpil, beyin göçü, bedavadan kazanma alışkanlığı, cari açık, dış borç, kadına şiddet, hukuka inancın kalmaması, gelir dağılımı eşitsizliği, siyasî kamplaşma gibi onlarcasını sayabilirsiniz belki. Ama ülkenin çözülmeyen en büyük sorunu eğitim sistemidir. Uygulanan sistem, çağın gerisinde kalmış ve her dönem, siyasetin etkisinden kendisini kurtaramamıştır. Sınırsız yaratıcılık yeteneklerini, gözü kapalı çocukların ellerinden çalan bir eğitim sistemi. Teoriye dayalı yığınla bilgi ezberletmenin, öğretmenin asli görevi sayılan bir müfredat... Geleceği sadece 3 saatten ibaret olan gençlerimizden, nasıl mutlu ve yaratıcı bireyler olmalarını isteriz? Evet, teori önemlidir ama bu kadar teoriye dayalı, gerçeklerden uzak bir ölçüm olamaz. Veriyi ezberlemekten ziyade, verileri yorumlamak fark yaratır. Çocuklarımızın yeteneklerinden çok, LGS sonuçlarını merak ediyoruz. Devlete sırtını dayamış mı? İyi o zaman, ne âlâ! Bir gencimizin hayatının kurtulması bundan ibaret. Peki, bunun için şartlar nelerdir? Ezbere dayalı, çoktan seçmeli bir sürü soru. Evet, geleceğimizin kurtulması ezberci ve çoktan seçmeli sorulara bağlı.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 2000 yılından bu yana 3 yılda bir yapılıyor. En son 2018 yılında yapıldı. Bu sınava 15 yaş grubundan 72 ülkeden toplam 540 bin öğrenci katıldı. Öğrencilerin, uluslararası ölçekte fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri. Şu anda daha iyisi diyebileceğim bir sınav yok. Türkiye, bu sınava 2003 yılından beri katılıyor. 2003’den beri yükselen puanlar 2015’de düşerek 12 yıl önceki sonuçların altına geriledi. Her ne kadar 2015 sonuçlarına göre Türkiye'deki öğrencilerin puanları artsa da PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye "okuma, matematik ve fen bilimi" alanlarının tamamında, OECD ortalamasının altında kaldı. Bunlar eğitim sistemimizin son durumunu gösteren bilimsel veriler. Malesef son durum pek iç açıcı görünmüyor.
*
Ben İngilizce öğretmenliği 4.Sınıf öğrencisiyim. Eğer bu pandemik diye adlandırdığımız salgın ortamından sağ çıkarsak mezun olacağım. Öğretmen olarak mezun olduğumda, mesleğimi yerine getirebilmek için üç sınavın ardından bir de sözlü mülakata girmem gerekecek. Bir ertelenme olayı daha çıkmazsa tabii. Bu sınavlar, iyi bir öğretmen seçmek için mi? İyi bir öğretmen bu şıklarda mı gizli? Bugün 5 yaşındaki bir çocuğa “Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane?” sorusunu sorduğunuzda size “ıslak mendil”, “patlamış mısır”, “cips” gibi cevaplar verecektir. Ama bize sorarsanız veya ortaokul öğrencisine sorarsanız, “Biz öyle öğrenmedik o bilmecenin cevabı, nar olmalı.” deriz. Yani yaratıcılığımızı müfredat dediğimiz kalıba koyarız. Eğer iyi bir öğretmenseniz basmakalıp cevapları ezberletmezsiniz çocuklara, bilmecelere yeni cevaplar buldurursunuz. Hatta yeni bilmeceler üretmelerini istersiniz. Bunları okurken ahkam kestiğimi düşünenleriniz olacaktır belki. Ama sorarım size: Kamu Personeli Seçme Sınavı ne ölçüyor? Sabır, yaratıcılık, ahlak, cesaret, yeniliğe açıklık, gelişmeye isteklilik, bilgi...hangisi? Sabrımızı tam anlamıyla ölçtüğü kesin. Son anda ertelenen sınavlar, son anda değişen sınav müfredatları, son anda değişen sınav sistemleri ve olmazsa olmaz mülakat torpilleri belirliyor kariyerimizi, yeteneğimizi ve geleceğimizi.

Velhasılı kelam; bu süreci, sonucunu tahmin edemeyeceğim bir şekilde atlatacağım. Zor ya da kolay. Bu aşamada tek umudum/beklentim, yıllarımı verdiğim emeğimi kazasız belasız atlatmaktan ziyade, bu sistem içinde ardımızdan gelmekte olan çocuklarımızın hayal güçlerinin ve yeteneklerinin öldürülmemesidir.” Büşra YILDIZ (Ün. Son Sınıf Öğrencisi)

KPSS adayı kızımızın kalemine kuvvet! Ona ve tüm adaylara sınavlarda ve hayatlarında başarılar diliyorum.

*08/04/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde