Ana içeriğe atla

Pozitif Olmak mı Yoksa Negatif Kalmak mı?

Bazen bana birileri, "Hep sinirli ve gerginsin. Hep eleştiriyorsun. Etrafa hiç pozitif enerji vermiyor, hep negatif enerji yayıyorsun, etrafından insanları kaçırıyorsun. Biraz pozitif ol" derlerdi.

Aynı kişilerle şimdi karşılaşsam "Aman pozitif olma. Zira yanında kimse kalmaz, herkes kaçar gider. Sen en iyisi negatif kal" derler mi? Derler.

Bu adamların birbirine zıt iki tavsiyesinin hangisine uyayım? Yani pozitif olsaydım, yanımdakilere enerji yayacağım diye herkesi pozitif yapacaktım. Hem kendime hem de çevreme zarar verecektim. Herkes "kim bu istatistiklere giren, acaba biz onunla temas etmiş olabilir miyiz" diye düşünüp duracaklardı, bu yoğun iş güç temposunda. Düşünmekle de kalmayıp "Bir de çevresine bulaştırmış" deyip kızacaklardı bana. Sonuç; hastane, yoğun bakım, entübe... Öbür dünyaya gidip gidip gelecektim ben ve benden pozitif kapanlar. Postu deldirmeyip eve gelseydim, en az 14 gün olmak üzere evde bir karantina devresi...Hala pozitif emare/semptom var mı diye birbiri ardına yapılan testlerin arkası kesilmeyecekti. Halimiz haraptı anlayacağınız. Gerçi "Bana bir şey olmaz"dı. Olan benden pozitif kapanlara olurdu ama bunu bir türlü anlatamadım kimseye.

Bana akıl veren kişilerin "Aman negatif ol" demelerine ne diyeyim şimdi? Karar versinler artık! Pozitif mi olayım yoksa negatif mi? İnsan ya pozitif olur ya da negatif. Kah öyle kah böyle olur mu? Negatif kaldım bereket, hem dün hem bugün. Allah izin verirse yarınlarda da negatif olmaya devam edeceğim.

Hasılı dostlar! Ben hala bıraktığınız yerdeyim. Buna varın siz inat, bense prensip/huy diyeyim. Gördüğünüz gibi sonunda inadım galip geldi. Umarım siz de bu süreçte kendinizi sorgular, yaptığınız hatanın farkına varır ve negatif olmaya/kalmaya devam edersiniz.

Bu vesileyle daima huzur ve mutluluk içerisinde olun, hep olmasa da şimdilik negatif olun, bir de evde kalın. İleride olmak isterseniz, tekrar pozitif olursunuz. Ama şimdi zamanı değil. Gününüz ve geceniz mübarek ve bereketli olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde