Ana içeriğe atla

Ömrün de Ölümün Hayırlısı *

Ölüm bir gün kapımızı çalacak. Zira biyolojik yasa gereği er veya geç öleceğiz. Çünkü bu dünya geçici ve içinde yaşayan bizler de fani birer varlıklarız. Zamanı gelen gidiyor: Kimimiz ölümcül bir hastalığa yakalanıp ölüyor, kimimiz kalp krizi sonucu vefat ediyor, kimimiz vücut fonksiyonları pes edince ölüyor, kimimiz de bir kaza sonucu veya bir cinayete kurban giderek hayatını kaybediyor. Sebebi ne olursa olsun, ölümün bir gerçek olduğunu bildiğimiz halde bir sala duyduğumuz zaman içimiz cız eder. O anda hayatın anlamsızlığı aklımıza gelir. Bir müddet sonra normal hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz.

Ölümü her zaman düşünür olsak da hayatın içine kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamaya devam ediyoruz. Çünkü bu fani hayatı daha çok seviyoruz. O yüzden ölmemek için her yolu deneriz. Bu, bugüne kadar böyle idi. Bugünlerde ölümü daha çok düşünür olduk. Hatta hiç aklımızdan çıkmıyor. Hatta ölmeden önce ölüyoruz dense yeridir. Çünkü görünmez düşman virüs, hayatımızı çepeçevre kuşattı. Zayıf bulduğu vücudu yere yeriyor. O yüzden ne kadar hedefimiz, idealimiz varsa öteledik hepsini ve evlerimize kapattık kendimizi. Postu deldirmemeye ve dünyayı eve sığdırmaya çalışıyoruz.

Biz ölüm korkusuyla kendimizi eve hapsetsek de ölümler oluyor ve hoşlanmasak da vefat haberleri geliyor. Ölenin yakınına eskisi gibi “Ölüm nedeni nedir” diye soramıyoruz. Çünkü hepimizin aklına “Acaba koronavirüsten dolayı mı vefat etti” geliyor. Bundandır ki ölenin yakınları, daha sormadan vefat nedenini açıklamak zorunda kalıyor. Hatta bazı vefat mesajlarında ve sosyal medya paylaşımlarında “kalp krizi” veya “vadesiyle vefat etti” açıklamalarına bile rastlıyoruz.

Koranavirüsten dolayı ölmek ayıp bir şey midir? Asla. Kişi koronavirüsten dolayı da ölebilir. Zira ayıplanacak bir durum değildir. Hepimizin başına gelebilir. Hepimiz bu amansız hastalığa yakalanabilir ve bundan dolayı da ölebilir ve yakınlarımızı kaybedebiliriz. Çünkü bu virüs kişi seçmiyor. Kimi önüne katıyorsa kovalıyor. Doktorları da vuruyor, şöhret bulmuş koltuk sahiplerini de. Bu gerçekliğe rağmen bize ölüm zamanını tercih hakkı verilse öyle zannediyorum hiçbirimiz bugünlerde ölmek istemeyiz. Yine ölüm nedeni seçeneği sunulsa koronavirüsten dolayı ölme tercihini seçmeyiz. Gerçekten zor bir durum. Belki de bundandır ki cenaze yakınları, ölenin ölüm nedenini açıklamak durumunda kalıyorlar. Çünkü bu hastalığın bulaşıcı özelliği var. Pekala ölenin yakınları da bu virüsü kapmış olabilir. Defin esnasında bu virüsün merasime katılanlara bulaştırılma riski de maalesef yüksektir.

Hasılı biz istesek de istemesek de hoşumuza gitse de gitmese de ölüm şu ya da başka nedenlerle kapımızı çalacak. Ama bu ölüm nasıl olsun? Hepimizin istediği, vadesi gelmiş bir ölüm. (Aslında her ölüm vadesi gelmiş bir ölümdür.) Belki de bu yüzden birbirimize dua ederken “Allah hayırlı ömür ve hayırlı ölümler nasip etsin” şeklinde dua ederiz. Bu duayı daha çok yapmanın şimdi tam zamanı. Temennim, bu zaman diliminde sebebi ne olursa olsun bir ölümün gerçekleşmemesi. Eğer ölüm hak vaki olacaksa da herkese hayırlı ömürler gibi hayırlı ölümler nasip etsin Mevla’m!

*03/04/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde