Yeryüzü yolculuğu
başladığı andan, yaşadığımız koronavirüs sürecine gelinceye kadar insanoğlu, ne
iyide ne de kötüde, hiçbir işte ortak noktada buluşmuş ve anlaşabilmiş değil.
Her biri ayrı bir baş olmuş, burnunun dikine gitmiş, kendim huzur bulacağım
diye hemcinsine dünyayı hep dar etmiştir. Bunun içinde cinayet var, katliam
var, açlık var, susuzluk var, savaş var, işgal var, esaret hayatı var, kan, gözyaşı
vs. “var oğlu var” var. Olmayan tek şey huzur. Huzursuzluğun tek müsebbibi de
insanoğlunun bitmek bilmeyen arzu ve istekleridir. Hedefine ulaşmak için
doğuştan kardeş olan, akrabasını dahi yok etmekten kaçınmamış, canavarlaştıkça
canavarlaşmıştır insanoğlu.
Kurulduğu tarihten
bugüne, aynı dünyada farklı tellerden çalan, kendi mutluluğumuz ve egomuzun
tatmini için dünyayı ateşe vermekten kaçınmayan, birimizin ak dediğine diğeri
kara diyen, hiçbir konuda bir araya gelemeyen, varlığı sürekli kaos olan ve zıt
kutuplar olarak bugüne kadar gelen insanoğlu, koronavirüs salgınıyla birlikte tarihinde
ilk defa tek vücut olmuş durumda. Her
insanın, her uzmanın, her devletin ağzında, “Evde kal” sloganı var. Bugünlerin
tarihini yazacak tarihçiler belki de “Dünyalılar, ilk defa bir slogan ve tek
noktada buluştu. Bu da onların sonunu getirdi” diye tarihe not düşecekler.
“Evde kal” sözüyle dünyanın, belki de ilk defa
yekvücut olması ve tek ses çıkarması hayra alamet midir? Bana göre dünyalının
bu birlikteliği hiç hayra alamet değil. Öyle zannediyorum, bu salgını fırsat
bilen birileri yeni bir dünya düzenine geçecek, belki de dünyayı bundan sonra
tek merkezden yönetecek. Bugüne kadar yaptıkları göz önüne alınırsa kendi
mutlulukları için yine bizleri ve devletleri piyon olarak kullanacaklar. Bunu
yapmak için sanırım çok zorlanmayacaklar. Çünkü kaç aydır insanları evlere
hapsetmek suretiyle ülkeler üretime ara verdi. Devletler piyasayı ayakta tutmak
için her yolu denedikten sonra karşılıksız para basmaya başladı. Her basılan
karşılıksız para, en hafifinden hayat pahalılığı olarak bize dönecek. Hiçbir
malı ve ürünü -şayet bulabilirsek- normal fiyatından alamayacağız. İthalat ve ihracatın durduğu, üretimin yapılmadığı
bu aylar ne kadar uzatılırsa devletlerin ekonomisinin çökertilmesi o kadar
kolaylaşacaktır. Ekonomisi çöken, piyasayı canlandıramayan devletler, belki de
70 sente muhtaç olacaklar ve dünya para babalarının kapısını çalacaklar.
İsteklerini yerine getiren devletlere paranın musluğunu açacaklar. Direnen
devletleri halkıyla karşı karşıya getirip kaos ortamına zemin hazırlayacaklar.
Anlatmak istediğim, bu
koronavirüs salgınının arkasında oyun içerisinde oyun var. Süreci uzatarak
kurdukları oyunun lehlerine sonuçlanmasını arzuluyorlar. “Evde kal” sloganına
uymayan devletlere de verdikleri korku yetti de arttı bile. Dünyada ne kadar
meşhur ve önemli kişi varsa her ne hikmetse virüs geldi, onları buldu.
İngiltere’nin başını çektiği “Sürü bağışıklığı sistemi”, İngiltere Başbakanı
Boris Johnson’a virüsün bulaş-tırıl-masıyla bu sisteme geçit verilmedi. Üretime
ara vermeyen ve virüsle ilgili tedbir almayan kala kala İsveç ve Hollanda gibi
bir iki ülke kaldı. Sanırım virüs gider, dünya normal düzenine geçmeye kalkarsa
ekonomisi kendi kendine yeten veya ekonomisini döndürebilen Hollanda ve İsveç
gibi ülkeler ayakta kalacak.
Hasılı başımızın belası
virüs gittikten sonra bizi hiç iyi günler beklemiyor. Dünya eskisi gibi
olmayacak. Yeni bir dünya kurulacak. Koronavirüs gitse de kokusu gitmeyecek ve
yeni dünya düzeninin başlangıcı olacak. Oyun içerisinde oyun kuran oyun
kurucuları, bu virüsle emellerine ulaşamazlarsa, dünyayı başka virüsler
bekliyor olacak. Ta ki kurdukları oyunun gönüllü veya gönülsüz askeri oluncaya
kadar devam edecek bir oyunla karşı karşıya dünya. Allah encamımızı
hayreylesin, kötülere geçit vermesin, oyun kurucularının tuzaklarını başlarına
geçirsin.
***02/05/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder