Ana içeriğe atla

2020 Ramazanına Dair


Malum ortam dolayısıyla dışarıya çıkamadı iseniz, imsak ve iftarı takip edecek elinizde bir imsakiyeniz bile yoktur. Merak etmeyin, sizi bu konuda bilgilendireceğim. Bilgilendirirken niyetim, bir durum tespitidir. Yoksa moralinizi bozma ve felaket tellallığı yapma gibi bir niyetim yok. Bu kıyağımı da unutmayın. Bilgilendirmem, hemşerilerim Konyalılar içindir ve Diyanet’in imsakiyesine göre olacaktır. Diğer iller buna göre kendi durumlarını kıyaslayabilirler.

1.      Bu ramazan 29 çeker diye düşünmeyin, tamı tamına 30 gün oruç tutacağız. Bu işin sevindirici yönü, bereket oruçları hicri takvime göre tutuyoruz. Bir an için ya miladi takvime göre tutuyor olsaydık, bahtımıza 31 gün oruç tutma da çıkabilirdi. Burada teselliniz bu olsun. Bir diğer teselliniz de bu ramazan 29 çekseydi günlük bir cüz okuyanlar, hatmi tamamlamak için geriye kalan bir cüzü diğer günlere sıkıştırmak zorunda kalacaklardı. Bu durumda günlük bir cüz okunacak.
2.      İlk günün imsak vakti 04.26, son günün imsak vakti ise 03.46’dır. Bu demektir ki ilk günün oruca başlama vakti ile son günün oruca başlama vakti arasında 40 dakika oynuyor. Yani ilk güne göre oruca, son gün 40 dakika önce başlayacaksınız. İlk günün iftarı 19.41 iken son günün iftarı 20.07’dir. Yani son gün 26 dakika sonra iftar edeceksiniz. Gördüğünüz gibi iftar, imsaka göre daha insaflı görünüyor.
3.      Ramazanın ilk günü 15 saat 15 dakika oruç tutarken son gün 16 saat 21 dakika oruç tutacaksınız. Bu demektir ki ilk gün tutulan oruçla, son gün tutulan oruç arasında 1 saat 6 dakikalık bir fark yani fazlalık oluşmuş durumda. Burada "Bu, nedir ki biz, bundan önceki yıllarda bundan daha uzununu tuttuk" diye teselli bulabilirsiniz.
4.      Ramazanın ilk günü tutulan oruç ile son gün tutulan oruç arasındaki makası görünce bundan benim anladığım, imsak geceye doğru kaçarken iftar da geceye doğru koşuyor.
İmsakiye ile ilgili verdiğim bu gerçeklerden sonra size biraz da ramazana dair diğer gerçeklerden bahsedeyim. (Bu bilgilendirme de İçişleri Bakanlığının Ramazan ayı tedbirleri genelgesinden)
1.      Kalabalık grupları bir araya getiren iftar ve sahur etkinliklerine izin verilmeyecek. Aynı şekilde iftar çadırları da olmayacak. Bu demektir ki iftar davetine gidemeyeceksin, evine kimseyi iftara da alamayacaksın.
2.      Fırıncınızın pide çıkarması iftardan iki saat önce son bulacak. Yani pideni iftardan iki saat önce alacaksın. Bu demektir ki iftarda pideyi soğuk yiyeceksin. Pide soğuk olunca ekmeği daha az yiyeceksin. Ayrıca vakit geçirmek ve sıcak pide almak için pide kuyruğunda oyalanmayacaksın.
3.      Bu ramazanda davulcuna bahşiş vermeyeceksin. Bahşiş için davulcun, iftar vakti zilini çalmayacak ve haliyle davuluna güm güm vurmayacak. Bu maddeden, bahşiş olmadan davul çalınmaz, sahur da davulsuz olmaz diye düşünebilirsiniz. Üzülmenize gerek yok. Zira sahurda davulcunuz yine sizinle olacak. Davulcunuz davuluna vurdukça kulaklarınızın pası silinecek. Yani gelenek aynen devam ediyor. Sadece davulcunuzun hak ettiği bahşiş, yerel imkanlarla karşılanacak.
4.      Arife günü ve bayram günlerinde mezarlık ziyareti yaparsanız ateş ölçümünüz yapılacak. Bu demektir ki bayrama ramak kala veya bayram günü hasta olup olmadığını öğrenmiş olacaksınız. Umarım ateşiniz yüksek çıkmaz.
İyi ramazanlar! Evde kalın! Sağlıcakla kalın! Allah başta orucunuz olmak üzere tüm ibadetlerinizi kabul etsin…





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde