Ana içeriğe atla

Görebilecek miyim?

Depremi dört gözle beklediğimizi, depremi heyecanla geçireceğimizi, 

Deprem olunca sarsıntının dışında hiçbir şey görmediğimizi,

Bina yıkılacak diye endişe etmediğimizi, 

Sarsıntıyla beraber kimsenin dışarıya kendisini atmadığını, balkondan atlamadığını, 

Depremin ardından yıkılan binanın olmadığını, 

Bina altında kimsenin kalmadığını, ölmediğini, yaralanmanın ve  mal kaybının olmadığını, 

Sarsıntının ardından can ve mal kaybı olmadan herkes kaldığı yerden işine devam ettiğini, 

Depremle ilgili birimlerin deprem bölgesine gitmeye ihtiyaç duymadığını, 

Devlet yetkililerinin deprem bölgesine gitmediğini, 

Kızılay'ın ve yardım kuruluşlarının deprem bölgesine yardım götürmediğini, 

İnsanların evlerine giremedikleri için çadırlarda yaşamadığını,

Deprem fırsatçılarının olmadığını,

Depremden dolayı kimsenin kimseyi suçlamadığını,

Bir ev alırken veya satarken ev depreme dayanıklı mı, bu ev ne zaman yapıldı, ev de eskiymiş, deprem vergisi var mı gibi soruların sorulmadığını, bu tür soru ve muhabbetlerin hakaret kabul edildiğini,

Müteahhit ve ustanın ucuza mal etme ve daha fazla kazanma hırsıyla malzemeden kaçırmadığını,

Malzemeden kaçıranlara devletin yumruğunu balyoz gibi indiğini,

Çürük bina yapanlar olursa, ilgililerin en ağır ceza aldığını, bu cezanın teşebbüs edecekleri kulağına küpe olduğunu,

Ülkemin günü kurtaran politikalardan, prensipleri ve yerleşmiş devlet kültürünün olduğunu,

İşini kötü ve eksik yapmasından dolayı kimsenin gemisini kurtaran kaptan olmadığını, yaptığının yanına kar kalmadığını,

Bu ülkede deprem dahil hayatın her alanında kan, gözyaşı ve keder olmadığını vs.

Görebilecek miyim?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde