Tüm fay hatlarının geçtiği,
Sık sık büyük depremlerin
olduğu,
Her depremde yüzlerce, binlerce
binanın un ufak olduğu,
Altında insanlarımızın
kaldığı,
İğneyle kuyu kazarcasına enkazın
deşelendiği,
Altında canlı arandığı,
Çoğuna mezar olduğu, çoğunun da
yaralı kurtarıldığı,
Devletin tüm imkanlarını seferber
ettiği,
İnsanımızın elinden gelen yardımı
ulaştırmak için organize olduğu,
Günler, aylar ve yıllarca yaraları
sarmakla uğraştığı,
Yıkılan binaların yerine yeni
binaların yapıldığı,
99 ve 2008 deprem yönetmeliğine
uygun binaların yapıldığı,
Yıkılan binaların eski binalar
olduğu, belki yeni yönetmeliğe göre yapılan binaların da yıkıldığı,
Depremin ardından yaralar
sarılmasına rağmen kimi yaralıların engelli kaldığı,
Kiminin psikolojik sorunlarla
yaşamaya devam ettiği,
Vatandaşın tüm yardımseverliğinin
yanında bu depremleri bazılarının fırsat bilip fırsatçılık yaptığı,
Deprem ola ola devletin deprem
sonrasında iyice profesyonelleştiği,
99 Gölcük depremiyle deprem vergisi
diye bilinen geçici verginin (ÖTV) konduğu, bu verginin sonraki hükümetler
tarafından kalıcı hale getirildiği, alınan bu verginin depremlerde ve
depreme hazırlıkta kullanılacağı bilgisinin verildiği,
Her depremden sonra bina yıkılması, ölü
ve yaralılardan ibaret bildik sahnelerin devam ettiği,
Deprem bölgesinde depremleri yaşamamıza
ve her depremde ağır bedeller ödememize rağmen depremle yaşamayı bir türlü öğrenemeyen
ve bir türlü kalıcı tedbirler alamayan ülkenin adı maalesef Türkiye’dir.
Tüm bu olup bitenlere rağmen ne sağlam
bina yaparız ne de depremlere kurban vermekten vazgeçeriz. Maalesef böyle geldik,
böyle gidiyoruz.
İnanın, deprem sonrası verdiğimiz hummalı eforu, başlattığımız seferberliği, harcadığımız maddi ve manevi değerleri, deprem öncesi sağlam bina yapmaya versek, bu ülkeyi bir baştan diğer başa imar ederiz. Bir daha da depremlerde bu milletin hiçbir ferdinin burnu kanamaz. Yapamaz mıyız? Yaparız. Yeter ki bu irade ortaya konsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder