Hutbelerin içeriği
üzerine birkaç yazı kaleme aldım. Nasıl olması ve ne tür konulara yer
verilmesine dair öneriler sundum. Maalesef bir gelişme olmadı. Konular
birbirinin tekrarından öteye geçmedi. Gördüğüm kadarıyla aynı konu birkaç ayda
bir ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuyor. Gören de İslam dininde konu sıkıntısı
var sanır.
Bu durum sadece bende mi
var? Keşke böyle olsa, en azından sorun bende der, işime bakardım. Kimi
dinlesem maalesef hutbe sorununa değiniyor. Cumaya gidesim gelmiyor diyor. Sırf
hutbeyi dinlememek için hutbe sonrası cuma namazına gelenler bile oluyor.
Hutbeyi dinleyenler de dinler gibi görünüyor ya da uykuya dalıyor. Bu arada
belki konular hoşuna gidip can kulağıyla dinleyenler de olabilir. Ama böyleleri
denk gelmedi bana.
Hutbe konuları nasıl
belirleniyor? Diyanet'in elinde bir ajandası olduğunu sanmıyorum. Bugüne değin
aklımda kaldığı kadarıyla kandiller, iman, namaz, oruç, şehit, zaferler, cami
ve din görevlileri, içki, kumar, sünnetin vazgeçilmezliği, bazı ahlaki konular,
salih amel, terör, kul hakkı, yılbaşı kutlaması, üç aylar, evlilik, aile, sabır
vb. konulardan öteye gitmiyor. Çoğunlukla belirli gün ve haftaları takip
ediyor. Arada bir Kur'an'a ve dini değerlere saldırı olursa, bu konulara yer
veriliyor.
Bu konular gereksiz ve önemsiz
demek istemiyorum. Elbette önemlidir. Ama aynı şeyleri belirli periyotlarla tekrarlamak
kabak tadı veriyor. İnsan yeni ve farklı şey duymak istiyor.
İşin garibi çoğu zaman anlatılan
şeyleri yerine getirmeyenler camide yoklar. Yani sözlerin muhatabı dışarıda. Vatandaş
namaz kılmaya gelmiş, namazın öneminden bahsediliyor. Kur’an’ı yakan yurt dışında.
Bu konu ele alınıyor. İçki konu ediniliyor ama içenler dışarıda. Buna dair örnekleri
çoğaltabilirim. Bu kadarı kâfi.
Merak ettiğim niçin camiye
gelenlere dair bir şey söylenmez? Sözler niçin sözümüz meclisten içeri denmez? Bu
durum bal yiyen, yemeyi seven birine balın faziletlerinden bahsetmeye benzer.
Anlatmak istediğim hutbelerde
sadra şifa olmalı, belirlenen konular ihtiyacı giderecek nokta atışı olmalı, bir
konuda Müslümanca duruşun ne şekil olduğu, bu konuda nasıl tavır takınılması gerektiğine
dair yol gösterici ve ufuk açıcı olmalı. Müslümanlar yeni hutbeyi dört gözle beklemeli
ve okunan hutbeyi can kulağıyla dinlemeli.
Gördüğüm kadarıyla Diyanet
hutbe konularını dert edinmiyor. Bu haftayı da hangi konuyla bitirir, yoluma devam
ederim diye düşünüyor olmalı. Millet uyuyormuş, hutbeler doyurucu olmuyormuş, hangi
tür konulara değinerek milleti camiye çekerim diye bir düşüncesi yok. Ne şiş yansın
ne de kebap türünden uyumaya ve uyutmaya devam ediyor.
Bence vakit geçirmeden Diyanet
tıpkı öğretmenler hangi konuyu, kaç saatte ne zaman, hangi metotla ve hangi araçla
anlatacağına dair o öğretim yılına ait ellerinde bir yıllık plan yapıyorlarsa, Diyanet
de ocak ayından aralık ayı çıkıncaya kadar yıllık hutbe konusu seçmeli. Seçerken
tekrardan kaçınılmalı. Yurt içinde ve dışında Müslümanların ilgilendiren bir mevzu
olmadığı müddetçe belirlenen konuları haftası geldiği zaman ele almalı.
Hutbe konuları nasıl seçilmeli konusunu diğer yazımda ele alacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder