Ana içeriğe atla

Hutbe Konuları Üzerine (2)

Hutbe konularının ilgi çekici, ihtiyaçları giderecek, Müslümanlara görev ve sorumluluklarını hatırlatacak, onlara sorumluluk yükleyecek, ufuk açıcı, bilgilendirici, düşündürücü, bir konu hakkında takınılması gereken Müslümanca duruşu ifade etmesi lazım. 

Bunun için hutbe konuları;

1.Bir yıllık planlanmalıdır. Planlama yapılırken tekrardan kaçınılmalıdır.

2.Hazırlanan konular camiye gelen hazirunun için olmalıdır. Yani söz meclisten içeri olmalıdır.

3.Araya giren acil konular olduğu takdirde planda güncelleme yapılmalıdır.

4.Hutbeler merkezi ve mahalli olacak şekilde hazırlanmalıdır. Tüm Türkiye'yi ilgilendiren konular merkezi, sadece bölge, muhit, il ve ilçeyi ilgilendiren hususlar ise mahalli olmalıdır. Merkezi hutbeler DİB, mahalli hutbeler ise o ilin müftülüğü tarafından hazırlanmalıdır. 

5.Merkezi hutbelere üç hafta veya ayda bir yer verilmeli. Diğer haftalar o illere bırakılmalıdır.

6.Hutbelerin mahalli olmasını ve mahallinde hazırlanması gerektiğini önemsiyorum. Çünkü her muhit ve bölgenin diğerlerine göre ihtiyaç ve sorunları farklı olabiliyor. Mahalli hutbeler o mahalde oturanlatın sorunlarını ele aldığı için söz meclisten içeri olacaktır ve herkes payına düşeni alacaktır.

7.Mahallinde hazırlanacak konular nasıl seçilmelidir? Balta cami cemaati olmak üzere o mahalde oturan kişilerin öneri ve görüşleri alınabilir. Bunu Web sayfası üzerinden o mahaldeki insanların katılacağı bir anketle tespit edilebilir. Cami girişlerine öneri kutusu konarak istenen hutbe konularını cemaat bu kutuya atabilir. Sorun ve ihtiyaç tespiti için cemaatten bir komisyon kurarak bu heyet cadde, sokak, esnaf vb toplu yerlere ziyaret yaparak göze hoş gelen ve gelmeyen hususları gözlemleyerek bundan konu çıkarılabilir. Esnafın ve mahalle sakinlerinin görüşüne başvurulabilir. Cami görevlilerinin görüşü alınabilir. Demek istediğim muhitin ihtiyaç ve sorun analizi yapılmalıdır. Bunu değişik yöntemlerle yapabiliriz.

8.Mahalli konular ne tür olabilir üzerine Konya’yı ayrı bir yazıda ele almak istiyorum.

9.Belirlenen hutbe konularını kim hazırlayacak? Her il müftülüğü bünyesinde, hutbe hazırlama ve seçme komisyonu oluşturulabilir. Bu komisyon, tüm din görevlilerine veya seçilen konunun uzmanı bilinen kişilere yazılacak hutbe konusunu bildirir. Her din görevlisi veya uzman kişi, hazırladığı hutbeyi dijital yolla komisyona gönderir. Gelen yazıları komisyon değerlendirir. En uygun olan hutbeyi seçer. Bu yol ile cami ve müftülük personelini araştırmaya ve yazmaya sevk etmiş oluruz. Bu da personelin bilgi birikimini artıracaktır. Teşvik için ödül konabilir. Mesela üç hutbesi seçilen din görevlisi öncelikli olarak umre veya hacca görevli gönderilebilir ya da kitap vb. hediyeler düşünülebilir. Böylece tüm personeli sürece dahil etmiş oluruz.

10.Hazırlanan hutbenin yazım, imla hatalarını bir başka komisyon inceleyerek gerekli düzeltmeleri yapar.

11.Hazırlanan hutbeler en az üç gün önce cami görevlilerine gönderilmeli. Hatip hutbeye çıkmadan önce defalarca okuyarak hutbe içeriğine ve vurgulara hakim olmalı. Fazlaca okunduğu için içeriğini bozmadan irticalen okuyabilmeli. Bu, hatiplerin hitabetlerini geliştirmesine katkı sağlayacaktır.

Diğer yazımda da Konya’ya has hazırlanacak örnek hutbe konularına yer vermek istiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde