Ana içeriğe atla

Zafer Otobüs Durağı

Zafer Konya'nın kalbi dense yeridir. Herkesin uğrak yeri olan burası, sabahın ilk ışıklarından gecenin geç vakitlerine kadar insan yoğunluğundan geçilmez. Kimi iş gereği kimi gezip dolaşma kimi de o bölgedeki kafelerde oturma amaçlı bu muhitte. 

İnsan yoğunluğu kadar bu bölge araç trafiği yönünden de yoğun. Konya Lisesinden itibaren Alâeddin Tepesi boyunca bu tek şeritli yolu büyük toplu taşıma araçları da kullanıyor. 

Yayalar yoğun olmasına rağmen herkes kendi halinde yürüyüşünü yapıyor. Hiçbiri diğerini rahatsız etmiyor. 

Yürüyüp geçip gidenler açısından kimse kimseyi rahatsız etmez iken araç trafiği yönünden Zafer'deki Otobüs Durağında her zaman bir kilitlenme söz konusu. Çünkü yolcu almak ve yolcu indirmek için durağına gelen belediye otobüsü durağına yanaşamıyor. Tek şeritli yolda durarak indi bindi yapıyor. Arkasındaki araçlar da Konya Lisesine kadar durmak zorunda kalıyor. Otobüs kalkınca onlar da hareket edecekler. 

Otobüs şoförleri kurallara uymayan, söz dinlemeyen kişiler mi? Bu yüzden mi durağına yanaşmıyorlar? Kurallara uyuyor uymasına da şoförlerin durağına yanaşma imkan ve ihtimali yok. Çünkü otobüs durağı park etmesi ve durması yasak olan araçlar tarafından işgal altında olduğu için haliyle otobüsler akan trafikte indi bindi yapmak zorunda kalıyor.

Sivillerin, burası durak. Polis ceza yazar endişesi yok. Gelen normal otoparkmış gibi girip park yapıyor. Bu durağın otoparktan tek farkı, ücret ödemesi yok. Ceza da olmadığına göre otobüs yolda indi bindi yapıyormuş, arkasındaki araçlar mecburi duruş yapıyormuş, trafik kilitleniyormuş, tüm bunlar çok da umurlarında değil.

Otobüs durağına parktan dolayı ceza yazmanın bazı aşamaları olduğunu buraya park edenler iyi biliyor. Trafik polisi gelirse önce “otobüs durağına park eden araçlar, lütfen aracınızı park ettiğiniz yerden kaldırın” anonsu yaparak geçip gidiyor. Araç sahibi diyor ki cezanın iki aşaması daha var diyor. Polis ikinci gelişinde araçların sileceklerini kaldırıp gidiyor. Sürücü buna da aldırış etmiyor. Bir 15 dakikam daha var diyor. Üçüncü anonsla beraber sürücü harekete geçip otobüs durağına park ettiği aracına binip geçip gidiyor. Çıkarken de arkadan gelen araçları durduruyor.

Polis bu şekil anons uyarılarıyla üç aşamalı park etmiş araçları kaldırınca çekip gidiyor. Gelen otobüs boş durağına girince trafik az bir rahatlıyor. Arkadan gelen yeni sivil araçlar park yasağı olan bu durağı yeniden dolduruyor. Trafik tekrar kilitleniyor, ağır aksak ilerliyor.

Bu durum dünden bugüne değil, ben kendimi bildim bileli bu otobüs durağına sivil araçlar park yapıyor. Yasak yere park eden yine park etmeye devam ediyor.

Garibime giden çok mu zor bu otobüs durağına araçları park ettirmemek? Diyelim ki yasağı dinlemeyip park ettiler? Niçin ceza yazılmıyor? Ceza yazmak için niçin önce anons, sonra silecek kaldırma, ardından ceza şeklinde üç aşama takip ediliyor? Buraya bir görevli koyup park etmeye çalışan araçlara park yaptırmasa nasıl olur? Eğer bunların hiçbiri yapılmayıp buradaki keşmekeşlik devam edecekse, yani gelen yasak yere park etmeye devam edecekse, bari bu durağa park yapmayı ücretli hale getirin de olsun bitsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde