Ana içeriğe atla

Allah Diyor ki

Sizin tabiat kanunları, doğa kanunları adını verdiğiniz kanunlar, benim evreni yaratırken tabiata koyduğum, sünnetullah adını verdiğim, her birinin düzen, tertip ve evrenin devam ve işleyişini sağlama misyonu olan, emrimden çıkmayan değişmez yasalarımdır.

Bu kanunlarım arasında yağmur var, kar var, soğuk var, sıcak var, rüzgar var, deprem var, gece ile gündüz var, mevsimler var...

Bu kanunlarımın bir kısmı hoşunuza giderken bazı kanunlarım hoşunuza gitmez. Ama bilin ki hiçbiri gereksiz ve lüzumsuz değildir. Hepsi doğanın ve sizin yararınızadır. Acısıyla tatlısıyla hepsi benim nimetimdir. Bu nimetlerimi say say bitiremezsiniz. 

Unutmayın ki bu kanunlarım yeryüzünün düzeni için olması gereken kurallardır. 

Bu kanun ve kuralları inceleyip araştırın.

Bunun için bunları inceleyip araştıran ve ortaya çıkaran bilim insanına kulak verin, bilimsel yaşayın. Asla bilimden ayrılmayın. Kılavuzunuz bilim olsun. Demiyor muyum ben, bilmiyorsanız, ehline sorun diye.

Bilime uymak, bilime kulak vermek, bilimi dinlemek ve bilimsel yaşamak; namaz, oruç gibi herkese farz olan ibadetlerimdir. Buna uymak da farzdır.

Namaz, oruç gibi ibadetler sizinle benim aramda olan kişisel ibadetlerdir. Sizi terbiye etmek ve ahlakınızı güzelleştirmek içindir. Yerine getirirseniz, sizin faydanızadır. Karşılığını kat kat vereceğim.

Yasa çeşitlerimden fiziki yasalara uygun olarak hayatınızı düzenlemek ise doğayla uyumlu yaşamak içindir. Namaz ve oruçtan önce gelir. Uyumlu yaşarsanız, burnunuz kanamaz. İsyan eder, savsaklar, ciddiye almaz ve burnunuzun dikine giderseniz, bilin ki doğamın kanunları acımasızdır. Yıkar geçer gider ve öldürür. Kendinizle beraber başkalarını da öldürürsünüz. Namaz da kılamazsınız, oruç da tutamazsınız.

Bunu yaparken de şu Müslüman, şu çocuk, bu kadın, şu masum diyerek kimseyi seçmem. Fiziki yasaya aykırı hareket eden, o yasanın ortaya çıktığı yerde bulunan herkesi benim yasalarım içine alır ve kimseyi seçmez.

O yüzden nasıl ki bu dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayarak hayatı ciddiye alıyorsanız, yaşamın yasası olan bu kanunlarımı da ciddiye alın, hayatınızı ona göre düzenleyin ki rahat edin, huzur bulun. Bunun için kendi kendinizi tehlikeye atmayın ve kendi ellerinizle ölüme davetiye çıkarmayın.

Unutmayın ki benim değişmez yasalarım, evreni yaratırken evrenin içine koyduğum ölçülerimdir, kaderdir. Mesela depremler yerin nefes alması, yerin sakladıklarını ortaya çıkarması ve yeni nimetleri ortaya koyması bir kaderdir. Size düşen bu kadere teslim olmak değildir. Yapıp ettiklerinizle kendi kaderimizi kendiniz oluşturmaktasınız. Benim kaderimle, kendi kaderinizi karıştırmayın. Sizin göreviniz, benim kaderime karşı tedbir almaktır. Benim faylarımın üzerine ev yaparsanız, bu evleri de çürük yaparsanız, benim deprem kaderim, o başınızı soktuğunuz evlerinizi yıkar ve sizleri öldürür. Hala tüm suçu kadere atarak burnunuzdan kıl aldırmıyorsunuz. Siz tevekkülü de anlamadınız. Halbuki önce bir konuda yapılması gereken her şeyi yapıp sonra tevekkül edecektiniz.

Hasılı, bilim bilim bilim. Bilim demezseniz, inim inim inlersiniz. O aklı niye verdim ben, o iradeyi niye verdim ben? Aklınızı başınıza alın artık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde