Sadaka ve infak
içerisinde zekat, fitre, öşür vb. her türlü yardımın bulunduğu bir ibadettir.
Belki de bu yüzden yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerini bu toplum
hep vermiştir ve vermeye devam etmektedir.
Sadece toplum değil,
devlet de yardım konusunda toplumu aratmıyor. Kaymakamlıklar bünyesindeki
dayanışma vakıfları aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine yardım yapıyor.
Belediyeler de hakeza.
Toplumun yaptığı
yardımlar dinimizin ve örfümüzün, devletin yaptığı da sosyal devlet olmanın bir
gereğidir.
Yardımlaşma
konusundaki bu güzel hasletimize bir eleştiri getirmek istiyorum. Çünkü yapılan
yardımlar muhtaçların ihtiyaçlarını geçici çözmeye yöneliktir. Süreklilik arz
etmiyor ve sadece tespit edilen, bilinen veya isteyebilenlere yardım yapılmaktadır.
Belki de çok ihtiyaç sahibi olduğu halde isteyemeyen milyonlar vardır. Bir
diğer husus, yardım alan sürekli yardım alıyor. Halbuki yardımdan maksat, o
kişinin ihtiyaçsız hale gelmesi ve bu kişinin başkasına yardım edecek noktaya
gelmesidir. Birileri sürekli veren el olurken birileri de sürekli alan el
oluyor. Nedense yaptığımız yardımlarla hep balık yedirirken balık tutmayı bir
türlü beceremiyoruz. Yaptığımız yardımlar için şu atasözümüzü de hatırlamada
fayda var: "Elden gelen öğün olmaz. O da zamanında gelmez" .
Hasılı, devletiyle,
milletiyle bir sadaka toplumuyuz. Nedense bakıma muhtaç ve çalışamayacak
durumda olanlar ve engelliler haricindekiler için kendi kendine yetecek bir
sistem kuramadık. Sapasağlam kişilere de yardım ediyoruz. Pekala bu kişilere
yardımın dışında bir çıkış yolu bulunabilir. Kimin, ne iş yapmaya gücü
yetiyorsa, kişileri o alanda istihdam etmenin yollarını aramalıyız. Kastettiğim
balık tutmayı öğretmek.
Muhtaç insanları
faydalı olabilecekleri alanda istihdam etmek o kişilerin onurlarını da korumak
demektir. Çünkü kendi alın terini yemek kadar güzel rızık yoktur. İşe
yaradığını ve evini geçindirdiğini gören vatandaşın kişiliği oturacak, kendine
özgüveni gelecektir. Her şeyden önce birey olacaktır. Çalışarak kazandığı
paranın değerini daha iyi bilecek, ayağını yorganına göre uzatacaktır. Birey
olanın söyleyecek sözü olur. Hep yardım alan ise yardım kesilir düşüncesiyle
konuşamaz.
Bu devirde her
ihtiyaç sahibine iş vermek kolay mı diyebilirsiniz. Kolay olmadığını ben de
biliyorum. Ama bu konuyu dert edinip bir yerlerden başlamak gerek. Fak Fuk Fon
ve belediyeler aracılığıyla aylık dağıtılan yardımlar bile kaç kişiye istihdam
kapısı olabilecek bir sermayedir. İş veremediklerimize yardım yapmaya devam
ederken bir kısmına peyderpey iş sağlayabiliriz.
Aynı istihdam
kapısını yardım toplayan yardım kuruluşları da yapabilir. Görevleri sadece
verenle alan arasında köprü olmak olmamalı. Toplanan nakdi yardımları
değerlendirmek için kanuni alt yapısı oluşturulabilir. Tüm yardım kuruluşları
bir çatı yardım kuruluşu bünyesinde toplanabilir. Toplanan nakdi yardımın belli
bir oranı istihdam alanı oluşturmada harcanmalı.
Anlatmak istediğim, sadaka devlet ve sadaka toplum görüntüsünden mümkün olduğu kadar uzaklaşmaktır. Günümüzde en önemli ve en büyük yardım kişilere iş vermektir. Bu yardım türü üzerine projeler üretmektir. Değilse sürekli vermeye sürekli almaya devam ederiz. Bu yol ile de bir mesafe alamayız. Çünkü daima yerimizde sayarız.
Yorumlar
Yorum Gönder