Ana içeriğe atla

Emin Değilim

Dışa yansımayan imanımın,

Beni düzeltmeyen ve kötülüklerden uzaklaştırmayan namazımın,

Yılda bir kez tuttuğum orucumun, 

İşime ve çevreme güzelce yansıtamadığım ahlakımın, 

Akşam sabah ayet ve hadis paylaşımımın,

Her cuma gönderdiğim cuma mesajımın, 

Benim gibi düşünmeyen insanlara önyargılı bakışımın, 

Etrafıma ve çevreme güven veremeyişimin, 

Denenmemiş dürüstlüğümle mangalda kül bırakmayan dürüstlüğümün,

Aklımı kiraya vermemin, 

Tarafgirlik yapmamın, 

İşimi düzgün yapmamanın, 

Aşk derecesinde birilerini kurtarıcı diye sevmemin, birilerinden nefret etmemin,

Aşırı saldırma ve savunmacı refleksimin, 

Sevdiklerimin hatalarını göremeyecek kadar kör olmuş gözlerimin, onlara yapılacak en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edemeyişimin,

Birçok acı gerçeklere göz yumarak kafamı kuma gömüp her şeyi güllük gülistan gösteren tavrımın,

Her şeye bir mazeret ve gerekçe üreterek gerçeklerle yüzleşmeyen aklımın, 

Köşe başlarını tutarak bir şeyler daha güzel olsun diye öneri getiren, eleştirenleri düşman belleyen izanımın,

Sevdiklerimin kokuşmuşluğunu görmeyen beynimin,

Tüm işim sosyal medyadan birilerine parmak sallamak olan ellerimin,

Tüm olup bitenlerde ve yanlışlıklarda acaba benim de bunda payım olabilir mi diye sorgulamayan düşüncemin,

Benim gibi düşünmeyenlerle iletişim kurarak onları ikna etme yerine hakaretin bin bir türünü yapan ağzımın ve kalemimin,

Söylem ve eylem çelişkimin,

Milli ve manevi değerlerin içini doldurmadan onları sloganlaştırmamın,

Tüm insanların derdiyle uğraşmayan zihin ve bedenimin,

Ele telkin verirken yuttuğum salkımın,

Beni ahlaklaştırmayan Müslümanlığımın,

Olgu ve tespitlere değil de algılara teslim olmuşluğumun,

Ve daha nice eylemimin beni cennete götüreceğinden emin değilim. Üzgünüm.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde