Ana içeriğe atla

-7 Derecede Rutin Yürüyüş

-7 derece soğukta,

Her yer kar olsa da

Kar halen ince ince yağmaya devam etse de

Çıkan tipiyle birlikte karlar bir yerden diğer yere savrulsa da

Savrulan her kardan nasibimi alsam da

Kimi yerleri buz tutmuş ise de

Rüzgar 42.7km/s hızla soğuk soğuk esse de

Esen her rüzgar es sarı yiğidin bağrına dese de

Kar ve buzlanmadan dolayı eğitime kar engeli gelse de

Bu havada yürünür mü demedim. Zira iyi gün dostu değilim. İyi günde de kötü günde de yürürüm.

Yeter ki yağmur yağmasın. O zaman da kapalı bir alan beni bekliyor olur.

Nasılsa ayaklar çekecek ceremesini ve yürüyüş hareketi engellemez dedim.

Çıktım yola.

Küçük bir planlama hatasıyla rüzgarı önüme aldım. Zaten tüm planlarım böyledir. Bu da benim doğru yolda olduğumu gösterir ve beni hiç şaşırtmaz.

Rüzgar bağrıma vurdukça es sarı yiğidin bağrına diyecektim ki dişler birbirine vurdukça bu zevkten mahrum kaldım.

Düştüğüm yol Antalya Yolu imiş.

Biri, sen gidersin. Antalya dediğin şurası deyiverseydi, ver elini Antalya diyecektim ama beni gaza getirecek kimsecikler yoktu ortalıkta. Akıllıydı herkes zira. Aklı olan çıkmazdı bu havada. Ama olsun, yürüyüş yürüyüştür. Madem çıktım bu yola, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.

Baktım şehir merkezi yazıyor ve de mesai başlayacak. Sapıverdim şehir merkezine.

Bir saatlik bir yürüyüşün ardından şimdi odamdayım.

Bir iyi üşümenin ardından soba sıcaklığı gibi olmasa da ısınmaya değer. Üzerine de sıcak ve demini almış sıcak çay ne güzel gider. Afiyet olsun baba.

Her türlü olumsuz ve hava muhalefetine rağmen yürüyüş hareketi engellenemez diyerek yaptığım bu yürüyüşten, ben memnun kalıp bu rutini daha ara vermeden yerine getirsem de bilin ki ayaklarım pek memnun kalmadı. Alemin akıllısı biz miyiz? Niye başkası yürümez de biz yürürüz, otur oturduğun yerde, yerinde su mu çıktı der gibiydi.

Bu arada karların üzerine bastıkça çıkan kart-kurt sesinden; Kürtlere, inceltilmiş bir şekilde niçin Kürt dendiğini de bu vesileyle anlamış oldum. Bu bilgi de yabana atılacak bir bilgi değil hani. Yaşayarak öğreniyorsun ve de kıymetli bir bilgidir. Ama hiç tavsiye etmem, bunu da bilesiniz. 

Allah bu soğukta dışarıda kalanlara sabır versin. 17.02.2021

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde