Ana içeriğe atla

Evet Efendimciler

Bu dünyada tehlikeli insan çoktur. Hepsi çeşit çeşittir ve say say bitmez. Mesela;

Yüze gülüp arkadan vuran, 

Sinsi, 

İçten pazarlıklı olan, 

Güce karşı boyun eğip güçlünün yanında yer alan, 

Dilsin şeytan olan, 

Kinci olan, 

Tevazu görünümlü kibirli olan, 

İnsanları laf cambazlığıyla büyüleyen,

Isıracak olduğu halde dişini göstermeyen, 

Algıları olgu olarak gösteren, 

Kendisini bulunmaz Hint kumaşı gören, 

Devlet görevi olmadığı halde ispiyonculuk, muhbirlik ve jurnalcilik yapan,

Göründüğü gibi olmayan, 

Senden ona, ondan sana laf getirip götüren, 

Ne olur, ne olmaz deyip hakkı ve gerçekleri söyleyemeyen, 

Aklını kullanmayıp başkasına kiralayan, hayata onun gözlüğünden bakan, 

Kendisini hiç geliştirmeyip ben hala aynı yerdeyim diye övünen,

Kişilik ve kimliğini başkalarının tarafgirliğini yaparak elde eden, 

Renk vermeyen vs. 

Bunların ötesinde bir tip var ki belki de en tehlikelisidir. Bunlar evet efendimciler. 

Bunlara onay makamı mı desek, yalaka mı desek, emir eri mi desek, her devrin adamı mı desek, ne desek bilmiyorum. 

Bunlar bir görüş, bir öneri getirmez, asla eleştiri ve tenkit yapmaz. Her devrin adamıdır. Çok uyumludur. Herkesle çok iyi çalışır. Hangi çeşmeden iyi su akacağını iyi bilir ve o çeşme başında biterler. Burunları iyi koku alır. Hiç birinci adam olmazlar. Daima ikinci adam olurlar. Görevleri daima alkıştır, şakşakçılıktır. Efendilerine asla saygısızlık etmezler. Etrafında pervane gibi dönerler.

Haliyle alkış ve şakşakçılıktan, evet efendimden başka bir şey görmediği için efendileri kendisine hiç çekidüzen vermez. Bu durumda bu evet efendimciler en büyük kötülüğü aslında efendilerine yapmış oluyorlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde