Ana içeriğe atla

Darbelerin Perde Gerisi

Çok partili sisteme geçtiğimiz andan itibaren akim kalan darbeleri saymazsak, 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 başarılı olmuş iki darbedir. İki darbenin farkı, 80 ihtilalinde emir-komuta zinciri varken 60 ihtilalinde yok. 

Emir komuta zinciri olsa da olmasa da darbenin görünen aktörleri bizim askerlerimiz. Perde gerisinde ise bir zamanlar her taşın ve işin altında Yahudi eli aradığımız gibi darbeleri de "Merak etmeyin, bizim çocuklar yönetime el koydu" sözleriyle ABD'ye yıkarak geçiştiririz. Başarılı olan her darbede bir dış el var ama bu hep ABD mi? 80 ihtilalinde ABD'nin parmağı ve desteği olduğu aşikar. Ya 60 ihtilalinde hangi devlet var? Kamuoyunda çoğu kimsede bunda da ABD parmağı var bilgisi ağır bassa da darbenin arkasında başka bir ülkenin olduğunu Cevheri Güven bir videosunda dile getirir ve mealen şöyle der: “60 ihtilali İngilizlerin eseri, 80 ihtilali ise ABD’nin İngilizlere karşı rövanşı” diyerek sözü 15 Temmuz darbesine getirir. 15 Temmuzla ilgili de “İngilizlerin 80 ihtilalinin rövanşını aldığını” söyler. Bu tespitlere de Doğu Perinçek’i izleyerek ulaştığını, Perinçek’in her ne kadar Çin ve Rusya yanlısı bir siyaset izlediği imajı verse de aslında İngilizlere yakın olduğunu belirtiyor.

Sayın Güven’in iddiası bu şekilde. Bu iddialar ne derece gerçeği yansıtıyor. Bunu bilmemiz mümkün değil. Bu iddiaların ispatı ancak devletin ilgili birimleri, mahkemeleri veya kişilerin kendi itirafı ile olur. Değilse iddia olarak kalır. Bu iddialar doğrudur, yanlıştır iddiasında da değilim. Yalnız 15 Temmuzdan sonra Perinçek’in TV programlarında yaptığı konuşmaları, önceki muhalefet ve eleştirilerini yapmaması, hükümetin ateşli bir savunucusu olması dikkatlerden kaçmıyor. Aynı şekilde Bahçeli’nin de 7 Haziran 2015 öncesi ve 1 Kasım 2015 sonrası genel seçimlerindeki izlediği siyasetin, 15 Temmuzla birlikte değiştiğini görüyoruz. Yani düşünce, fikir ve siyaset farklılığı olan, bir zamanlar birbirlerini kıyasıya eleştiren, tabir yerindeyse neredeyse birbirlerine kurşun atacak şekilde bir siyaset izleyen ve aynı kazana atsalar birlikte kaynamayacak üç siyasi partinin (AK Parti, MHP ve Vatan Partisi) 15 Temmuz sonrası ittifakı, birlikteliği, uyumu; Bahçeli ve Perinçek’in, Erdoğan’dan fazla Erdoğancı olması ya da görünmesi gözlerden kaçmıyor. Bu üçlü gerçekten kendiliğinden mi bir araya geldi yoksa birileri mi bunları aynı çizgide buluşturdu? Bunları bir araya getiren etkenler veya failler, öyle zannediyorum, hep soru işareti olarak kalacak.

Burada 15 Temmuz, 60 ve 80 ihtilallerinden farklı. Bir defa 15 temmuzda ilk defa halk sahaya inerek darbeye direndi, bedeller ödedi ve başardı. Halkımız darbeye karşı darbe yaptı. Lütfen sapla samanı karıştırmayalım diyenlerimiz çıkacaktır. Elbette 15 Temmuz diğerlerinden farklı. Buna sözümüz yok. Yalnız darbeler birbirine benzerlik gösterse de her darbenin şartları, izlediği yol, yöntem ve sonuçları farklıdır. Bir yerde darbe yapmak isteyenler ilk önce şartlarını oluşturur, şartlar olgunlaşınca harekete geçerler.

Şunu da söylemek isterim. Başarısız darbeler ister kanlı ister kansız olsun, iç kaynaklı; başarılı darbelerin ise dış destekli olduğunu söyleyebilirim. 60 ve 80 ihtilali bunun bariz örneğidir. 15 Temmuzu aynı kefeye koymasam da izlenen dış siyasetin değişmesi, farklı cephelerdeki partilerin, geçmişi bir tarafa bırakarak bir araya gelmesi, dış borcun Katar üzerinden İngiltere tarafından karşılanması, ABD ile Türkiye’nin hiç olmadığı kadar gerginlik yaşaması ve Türkiye’nin İngiltere’ye yaklaşması gibi hususlar soru işareti olarak kalacak bende.  21.07.2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde