Depremle beraber
kutuplaşmanın geldiği nokta, devletin yanında olma veya karşısında olma. Bir
taraf devlete söz söyletmeyip adeta kutsayarak devleti yere göğe sığdıramazken
diğer taraf devleti eleştiriyor. Aslında her iki tarafın yaptığı, bir prensip
mücadelesi değil. Her iki tarafın derdi de devletten ziyade devlette kimlerin
olduğudur. Bir taraf devlete yön verenleri kendisine yakın gördüğü için devlete
toz kondurmuyor. Diğer taraf ise devleti yönetenleri kendisini temsil ettiğine
inanmadığı için bir yerde devlet olsa da eleştiriyor, olmasa da.
Tarafgirlik gözümüzü
iyice bürümüş olmalı ki devletin bir numarası, "Bazı sebeplerden dolayı
birkaç gün gecikmemiz oldu, helallik diliyoruz" demesine rağmen devletin
yanında olduklarını söyleyenler bu itiraf sessiz kalıyor ama bunu başkası söylese
saldırıya geçiyor. Diğer taraf ise devlet ağzıyla kuş tutsa, yaranacak durumda
değil. Öyle zannediyorum, yarın devlete hakim olanlar gitse, yerlerine başka
bir zihniyet gelse, bugün devlete toz kondurmayanlar devlete mesafe koyacak.
Bugün devlete mesafe koyanlar ise dört elle devlete sarılıp devletin yanında
saf tutacaktır.
Bu iki tarafın da
yanında değilim. Ne devletin yanındayım ne de karşısında. Devlete bakış açım da
devleti yönetenlere göre değişmez. Devlet devlettir. Kutsanacak bir
organizasyon değildir. Akşam sabah övülecek, sabah akşam yerilecek bir tüzel
varlık değildir. Hep övgü devleti şımartır ve devleti yönetenlerin hatalarını
görmemesine zemin hazırlar. Sürekli yergi ve eleştiri de devletin işini düzgün
yapmasını engeller. Ne kadar düzgün yapayım dese de hata üzerine hata yapar.
Devlet, göçebe
hayatından yerleşik hayata geçilince bir zorunluluktan doğan tüzel bir
kişiliktir. Vatandaş kurduğu bu devlete, kendilerinden seçtiği insanları
görevlendirerek "biz sana vergimizi verelim, askerlik görevimizi yerine
getirelim. Sen de bize ihtiyacımız olan hizmetleri yerine getir, verdiğimiz
yetkiyle ülkeyi yani bizi içeride ve dışarıda en güzel şekilde temsil et.
Sıkıntı ve derdimiz olduğu zaman imdadımıza koş. Çıkardığın kanunlarla ülkeyi
düzene koy, kural tanımayanlara haddini bildir" diyerek devleti emanet
etmiştir. Halktan bu yetkiyi alan devleti yönetenler, işini düzgün yaptıkça
halktan yeniden yetki alarak ülkeyi yönetmeye devam eder. Yani takdir görür.
Yetkiyi yerli yerinde kullanamazsa, işini düzgün yapsın diye eleştirilir.
Eleştiriler de devlet düşmanlığı için yapılmaz. Görevini daha iyi yapsın diye
yapılır. Hata üzerine hata yaparsa önüne gelen sandıkta yetkiyi ondan alarak
bir başkasına verir.
Anlatmak istediğim,
devlet kutsal değildir. İnsanlar devlete değil, devlet insanına hizmet etsin
diye vardır. Yaptıklarından dolayı layüsel değildir. Devletin yaşaması ne kadar
önemli ise devletin vatandaşını koruması, onu yaşatması, ona insanca yaşam
sunma gibi bir zorunluluğu vardır. Kutsal biri varsa insandır,
vatandaştır. Devletin birinci ve öncelikli görevi insanını yaşatmasıdır. İnsanını
yaşattığı müddetçe bir devlet devlettir. Bunu “Şeyh Edebali, Batı
dünyasında devlet anlayışının oluşmasından 250-300 yıl önce, Osman Gazi'ye ‘Ey
oğul, insanı yaşat ki, devlet yaşasın’ diye öğüt vererek” son noktayı koymuştur.
Yani devletin yaşaması, ebet müddet olması insanını yaşatmasına bağlıdır. Devleti
ve devlete yön verenlerin görevi budur. Zira devlet kutsansın diye kurulmamıştır.
Hasılı
devletsiz olmaz. En kötü devlet bile devletsizlikten iyidir. Ama unutmayalım ki
vatandaşına hizmet etsin diye devlet kurulmuştur. Bu yüzden devleti yönetenler kendilerini
milletin hizmetkarı görür. Hizmetkar da akşam sabah övülmez ve akşam sabah yerilmez.
Devlet ve devlete yön verenler görevini yapacak, vatandaş da vatandaşlığını. Kimse
kusura bakmasın, insanını yaşatmakla görevli devlet, her depremde binlerce insanını
enkaza verip ölümüne sebebiyet veriyorsa, bu devlet övgüyü değil, eleştiriyi hak
eder. Eleştirelim ki alacağı kararları kalıcı çözüm olsun, denetim görevini iyi
yapsın, koyduğu sistem kusursuz işlesin. Yeni depremlerde kimsenin burnu kanamasın.
Kısaca devlet ömrünü uzatmak, ebet müddet olmak istiyorsa, insanını yaşatsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder