Kurallarını koymuş,
koyduğu kurallar kişilere göre değişmeyen, kuralların uygulanıp uygulanmadığını
sürekli denetleyen, kurallara uymayana ağır yaptırımlar uygulayan, kurallara
uymayanlara af getirmeyen ve görmezden gelmeyen, aksayan kuralları olumlu yönde
değiştiren, işleyen bir sistemle yönetilen ülkelerde sosyal hayat tıkırında
ilerler. Herkes kurallara uymakla yükümlü olduğuna göre kimse sistemden
şikayetçi olmaz, değiştirme yoluna gitmez, bunda bir adaletsizlik görmez.
Çünkü konan kurallar
vatandaşın ve devletin lehinedir.
Böyle devletlere kural
devleti diyebiliriz. Ülkenin huzur, sükun ve güvenliği için konan bu kurallara
uymayanlara karşı vatandaşın duyarlı olması, devletin de gereğini yapması,
kural tanımayanlara göz açtırmaması devlet olmanın gereğidir. Bu durum devletin
yıpranmasının önüne geçtiği gibi keşmekeşliği önlediği için devletin ömrünü de
uzatır.
Böyle ülkelerde vatandaş
bilir ki ülkesinde kuralsız ve kurala aykırı bir şey yapanın yanına kar kalmaz.
Çünkü her şey yerli yerinde yapılmıştır. Bir eve başını sokmuşsa bu ev depreme
dayanıklı mı yoksa bir depremde yıkılır mı diye endişe etmez. Deprem olduğu
anda evden çıkmaya gerek duymaz. Evinde bekler. Çünkü binanın tüm yapım aşaması
ilgili kurumların denetiminden geçmiştir. Depremden sonra kurtarmak için
kimseyi ve devleti beklemez. Devlet de gelmez. Yardıma ihtiyaç duymaz. Nerede
bu devlet demez. Çünkü ne evi yıkılmıştır ne barkı. Ne mal kaybı olmuştur ne de
can kaybı. Bilir ki saniyeler süren ve yıkıma yol açmayan depremin ardından
sosyal hayat kaldığı yerden devam edecektir.
Daha devletleşmesini
tamamlamamış, çıkardığı kuralları olur olmaz değiştiren, koyduğu kuralların
uygulanıp uygulanmadığını gereği gibi denetlemeyen, her şeyin kitabına göre
değil de kitabına uydurulduğu, kural tanımazlara bir şeyin yapılmadığı, yapanın
yanına kar kaldığı ülkelerde ise kahir ekseriyet bir deprem olduğunda dışarı
atabilen evin dışına atar kendisini. Çünkü bilir ki oturduğu ev güvenli değil
ve depreme dayanıklı değil. Bu şekil kaçabilen kaçar, kaçamayan ya enkaz
altında kalır ya da hafif veya ağır hasar almış bir evden çıkar.
Bu tür ülkelerde her
deprem bir kıyamet sahnesidir. Bir can pazarı yaşanır. Mal ve can kaybı had
safhada olur. Devletiyle, milletiyle bir seferberlik hali başlar. Devlet arama
kurtarmaya ve yaraları sarmaya, vatandaş da elinden gelen yardımı yapmak için
harekete geçer. Ülke olağanüstü hayat yaşar. Devlet, tüm kurum, kuruluş ve
yetkilileriyle soluğu deprem bölgesinde alır. Tüm görevli ve gönüllülerle
enkazdan canlı kurtarma çabasına girilir. Kimi kendi imkanlarıyla kimi çevrede
imdada gelenlerin yardımıyla kimi de görevlilerin yardımıyla enkazdan yaralı ve
canlı kurtarılır. Şu bir gerçek ki arama ve kurtarmada ne kadar hızlı hareket
edilirse edilsin, bu gibi ülkelerde enkazdan daha çok ölü çıkarılır.
Umutla yakınlarının sağ
çıkarılmasını bekleyenler zaman geçtikçe ölüsüne bari kavuşalım, usulüne uygun
defnedelim beklentisi içerisine girer.
Tüm bu hengamede devleti
yanında gören sağ ol, var ol devletim derken yeterince yardım ve destek alamayan
ise nerede bu devlet, böyle günde de yanımda olmayacaksa, ne zaman olacak
eleştirisini getirir.
Depremi bizzat yaşamayan
üçüncü grup ise devlet vardı, devlet yoktu tartışmasının tarafı olur.
Hasılı bu ülkelerde
depremden önce depreme hazırlık amaçlı yapılmayan masraf, deprem esnasında ve
yaraları sarıp sağ kalanlara yeni ev yapıncaya kadar devam eder. Bu durum bazen
yılları bulabiliyor. Yani binleri enkaza ve milyarları toprağa gömdükten sonra
masraf yapılır. Bu da daha fazla maliyet demektir. Bir ülkenin milli hasılasını
beyhude harcamak ve çarçur etmek demektir.
Bu gibi ülkelerde
depreme hazırlık olmaz. Deprem esnasında yardıma koşulur. Niçin böyle olduk
denemez. Çünkü zamanı değildir. Bu tür konuşmalar depremden sonra yapılır
denir. Depremden sonra da konuşulmaz. Kolay kolay kimseden hesap sorulmaz.
Halkın gazını almak için üç, beş günah keçisi bulunur, o kadar. Hiçbir istifa olmaz.
Kimse bedel ödemez.
Bu ülkelerde devlet, deprem
anında en hızlı şekilde deprem bölgesinde yer almışsa devlet görevini yapmış sayılır.
Eleştirenlere önceki depremlerde devlet kaç gün geç müdahale etti denir. Yani devletin
depreme koşması bir marifet bir lütuf gibi görülür.
Bir sonraki depremde yine bildik sahneler. Maalesef devlet olmasını tamamlayamayan devletlerin durumu budur. Çünkü günübirlik yaşanır, yarınlara dair uzun soluklu plan yapılmaz. Devlet yetkilileri de bu durumdan hoşnut, vatandaş da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder