Kahramanmaraş
merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depreme, Gaziantep Nurdağı ilçesinde yakalanan
yedi kişilik bir aile, bu şartlarda burada yaşanmaz deyip daha emin bir yer
diyerek Konya'daki bir akrabasının yanına sığınır.
Depremin
kaçıncı günü Konya'ya geldiğini bilemediğimiz bu aile, oturdukları evde çıkan
yangın sebebiyle evin çatısının üzerlerine çökmesiyle birlikte yedisi de
yanarak vefat eder.
Bu
haberi okuyunca şaştım kaldım. Bu kadar da olmaz dedim. Ölümün kimi, nerede, ne
şekilde karşılayacağını bilememek dedim. Derin bir üzüntüye gark oldum. Depreme
mi üzüleyim, depremin yıkıp geçtiği enkazda can veren binlerce kişiye mi
üzüleyim, hala enkaz altından çıkarılmayı bekleyen kişilere mi üzüleyim, sağ
kurtulup deprem bölgesinde kışın zor şartlarında hayat mücadelesi veren
milyonlarca insanımıza mı üzüleyim, enkaz altında günlerce kurtulmayı bekleyip
kurtaramadığımız canlara mı üzüleyim bilemedim. Ama depremden kaçarak yaşam
mücadelesi veren bir ailenin çatının çökmesi sonucu yanarak can vermesi tüm
bunların üzerine tuz biber oldu. Halbuki bu aile ne ummuştu ne buldu.
Ölümden
kaçış yok. Vakti, saati geldiği zaman ne öne alınır ne de gecikir dedikleri
böyle bir şey olsa gerek.
Bu
haber dolayısıyla Lokman süresinde beş bilinmeyen, bizce gayp olan, bilgisi
sadece Allah'a ait olan 34. ayeti hatırladım:
“Kıyamet
saati hakkındaki bilgi yalnız Allah’ın katındadır.
O,
yağmuru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir.
Hiç
kimse yarın ne elde edeceğini bilemez.
Hiç
kimse nerede öleceğini bilemez.
Allah
her şeyi bilir, her şeyden haberdardır”.
Kıyametin
ne zaman kopacağını bilmiyoruz, tıpkı kıyametin küçük bir provası olan depremleri
bilemediğimiz ve bizi ansızın yakaladığı gibi.
Yağmur,
kar gibi rahmetlerin bilgisini de bilmiyoruz. Tek bildiğimiz meteorolojinin iki
hafta öncesine kadar verdiği tahminler. Bu tahminler de günbegün güncellenmektedir.
Yani aylar öncesinden şu gün şu saat şu rahmet yağacak bilgisi hala bizde yok. Zira
eldeki tek bilgi sebep sonuç ilişkisine göre fizik yasalarına uygun olarak oluşmuş
ve gelmekte olan yağıştan, bugünkü teknolojiyle haberdar olabiliyoruz.
Yine
ana rahminde olup biten sistemi. Bu sistemi ne kadar çözmeye çalışsak da hala gizemini
koruyor.
Aynı
şekilde yarın ve ertesi gün kimin, maddi ve manevi ne kazanç elde edeceğini bilememesi.
Bazen hiç ummadığımız sürprizlerle karşılaşabiliyoruz.
Beşincisi
de kimi, nerede, nasıl bir ölümü beklediğinin bilinememesi.
Gaybın
anahtarı denilen bu beş bilinmeyenden yani ölümün nerede vuracağı bilgisi konumuz.
Gerçekten
bu aile nereden bilebilirdi, kendilerini bekleyen ölümün Konya’da olacağını. Bilseler
ayak basarlar mıydı bu şehre? İlginç gerçekten. Gel sen depremden sağ kurtul, ölüm
seni Konya’da bulsun.
Yaşadığımız
hayatı ne kadar bilsek de hayat hala gizemleriyle dolu. Bu feci olay da bize bunu
hatırlatıyor.
Ölenlere rahmet diliyorum. Allah herkese hayırlı ömür ve hayırlı ölüm nasip etsin.
Yorumlar
Yorum Gönder