Depremle beraber
ülke olarak yıkımın, ölüm ve yaralıların suçlusunu ve sorumlusunu aramaya
koyulduk.
Bekledik ki bir
müteahhit, tüm yaptığım binalar yıkıldı, şu kadar insanın ölümüne taammüden
sebebiyet verdim desin.
Bekledik ki bir yapı
denetim yetkilisi, denetiminden sorumlu olduğum ve altına imza attığım evler
yüzlerce kişinin mezarı oldu. Ben suçluyum, buyurun buradayım desin.
Bekledik ki bir
belediye başkanı imar bölümüyle beraber, bizim iskan ve oturma ruhsatı
verdiğimiz evler çöktü. Çoğu kimse enkazda vefat etti. Görevimizi yapamamışız.
İstifa ediyoruz. Buyurun yargılayın desin.
Bekledik ki Cumhuriyetten
bu yana imar affı adı altında 26 defa parmak kaldırarak kanunlaştırdığımız imar
barışından dolayı şu kadar barış evi yıkıldı. Bu kadar insan can verdi. Yanlış
yapmışız. Zira bunun adı barış değil, milletin ölüm fermanını imzalamakmış.
Buyurun buradayız. Yargılanmaya ve bedel ödemeye hazırız desin.
Bekledik ki
çıkardığımız deprem yönetmeliğini, inşaatın her aşamasında doğru dürüst
denetleyemedik. Bundan dolayı herkes kitabına uydurdu. Biz de piyasa
canlanıyor, her şey çok tıkırında sandık. Depremle beraber denetim eksikliğimiz
olduğunun farkına vardık. Yargılanmak istiyoruz. Cezamıza razıyız desin.
Bekledik ki üç beş
kuruş rant uğruna altı gevşek ve yumuşak olan düz ovaları imara açtık. Tüm
buralardaki evler yerle bir oldu. Rant mata dönüştü. Buyurun buradayız desin.
Bekledik ki yıkılan
bir inşaatın başından sonuna kadar imzası ve sorumluluğu olan yirmi civarında
imzası olan kişilerden bir Allah'ın kulu ortaya çıksın. Suçlu benim desin.
Bekledik ki direk
suçu olmasa bile suçu üzerine alıp bunda benim payım var deyip istifa etsin.
Hiç böyle bir şey
olmadığına, herkesin suçu kendinden başkasına yıkmaya çalıştığına, herkes ben
suçluysam, başkası da suçlu dediğine göre verdiğim bu örneklerde suçlu ve
sorumlu yok. Belli ki suçluyu yanlış yerde arıyoruz.
Sonunda kim suçlu
olabilir diye bağımsız bir akılla düşündüm. Hemen suçluları buluverdim.
Bakalım, kimler iş bunlar:
99 öncesi; ev
yaptıranlar, yapılan evlerde oturanlar, 99 sonrası yapılan evlere
taşınmayanlar,
Deprem fay hattının
geçtiği bölgelerde iskan edenler,
Deprem anında ne
yapması ve nasıl korunması gerektiğine dair zamanında deprem tatbikatına
katılmayanlar, tatbikatlara kulak tıkayanlar, ev yıkılırken nerede, nasıl
pozisyon alacağını bilemeyenler,
Evinin depreme dayanıklı
olmadığını bile bile o çürük evde oturmaya devam edenler,
Kendisini deprem uzmanı
diye tanıtıp şurada, burada, şu büyüklükte deprem olacak diyenler. Bunları felaket
tellalı görüp felaketi çağıran şom ağızlılar olarak görmek lazım. Zira deprem olacak
dedikleri için deprem olmuştur.
Fiziki yasaların - haşa-
acımasızlığı. Durumumuz belli iken daha depreme hazırlık yapacak iken bekleyemedi.
Haydi zamanı gelince olacak diyelim. Pekala bizi teğet geçebilir ya da hafif bir
şiddetle boşalabilir veya çok yıkıcı olmaması için yer yüzeyine yakın bir derinlikte
olmayabilirdi. Müslümanız ne de olsa. Bize pekala biraz torpil yapabilirdi. Bunu
bize de yapmayacak da kime yapacaktı?
Bir diğer suçlu daha
var ki bence en önemlisi. Bunu göz ardı etmemek ve ibreti alem için ifşa etmek lazım.
Bunu bulmak için çok öteye gitmeye gerek yok. Zira suçlu, suç mahallinde olur sözü
gereği, yıkılan bir binanın enkazına gidelim. Bir binayı ayakta tutması gereken
her şeyi orada yere sere serpe serilmiş bir şekilde görebiliriz: kum, çimento, su, demir,
kolon, beton vs. Gördüğünüz gibi bir binada var olması gereken, binayı ayakta tutması
gereken her şey orada. Yani helva pişirmek için gerekli edevatın hepsi var. Pişirip
yiyecekler. Müteahhit ve diğer sorumlular buyurun, kaynaşın, bir olun, birbirinize
sımsıkı sarılarak bina olun diye her türlü inşaat malzemesini getirmiş buraya. Kumun,
çimentonun ve demirin yapacağı, aralarında kaynaşmak olmalıydı. Kaynaşsalar böyle
mi olurdu? Ne yapmışlar? Ayrık otu gibi kendi başına buyruk hareket etmişler. Binanın
her aşamasındaki görevli ve sorumluları gibi burunlarından hiç kıl aldırmamışlar.
Bu inatları yüzünden insanımızı öldürdüler ama kendileri de ta tepeden aşağıya düşerken
epey acı çektiler. Oh olsun. Hasılı, suçlu insan değil, devletin kurumları değil;
kum, çimento, demir vs. inşaat malzemesinin kendisidir.
Oh be! Suçluları bulunca rahatlayıverdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder