10
ili etkileyen büyük depremin 11.gününde dahi enkaz altında kalan insanlarımızdan
tek tük de olsa canlı kurtarılan insanlarımız var. Bu tip kuruluşlar milletçe hepimizi
sevindiriyor.
Dile
kolay bir on bir günü enkaz altında geçirmek, bulunduğu yerde hiç hareket edemeden,
yemeden, içmeden, soğukta donmadan, kurtarılmayı beklemek ve oradan sağ kurtulmak. Bir öğün yemek
yemesek açlıktan öldük bittik deriz. Gördüğümüz gibi günlerce aç ve susuz yaşanabiliyormuş.
Öldürmeyen Allah öldürmüyormuş.
Her
enkaz altında kalan insanın enkazın altında verdiği hayat memat mücadelesinin ayrı
ayrı acıklı hikayesi vardır ama üç günden sonra kurtarılan her kişinin hayat hikayesi
daha bir farklıdır.
Her
deprem altında kalan özellikle üç günden sonra enkazdan sağ kurtarılan insanlarımız
gerekli tedavilerini gördükten sonra bunların her birinin hikayesini dinleyip kayıt
altına almak ve bu hayat mücadelesinden herkesin haberdar olması için kitap haline
getirmek lazım. Bu kitapları ders almamız için her birimiz okumalı, çocuklarımıza
da okutmalıyız. Aynı şekilde bina ve inşaat yapımının her aşamasında sorumluluğu
olan ve imzası bulunan herkese bu kitap okutulmalı. Buyurun eseriniz, kendinizle
gurur duyun denmeli.
Kaç
gün boyunca divelenmeden ne yaptılar, nasıl vakit geçirdiler, ne yediler ne içtiler,
soğuktan nasıl korundular, nefes alabildiler mi, uyuyabildiler mi, ağlayıp sızladılar
mı, kimse yok mu diye durmadan avaz avaz bağırdılar mı, üstlerinde geçenlerden haberdar
olabilmişler mi? Tüm bunları öğrenmemizde fayda var. Çünkü bugün onlar yarın biz
enkazda kalabiliriz. Yaşanan her bir hikaye kulaklarımıza küpe olmalı.
Allah
kimseye böyle imtihan vermesin. Kimseye ne deprem anını yaşatsın ne de enkaz altında
bıraksın.
Temennim
odur ki depremi yaşayanlar, enkaz altında kalanların yaraları bir an evvel sarılır,
normal hayata dönerler. Deprem anındaki ve enkaz altındaki travmayı bir an evvel
atlatırlar.
Bize
gelince yaşadığımız yıkımı büyük bu depremden ülke olarak her birimiz sorumluluk
durumumuza göre inşallah bir pay ve ders çıkartırız da bir dahaki depremlerde aynı
acıyı yaşamayız aynı gözyaşını dökmeyiz ve depremle yaşamanın kalıcı yollarını bu
ağır bedellerden sonra öğrenmiş oluruz. En azından bundan sonra anamız ağlamaz.
Bir
daha ağır bedeller ödemek istemiyorsak, enkaz altında kalıp çıkarılmayı bekleyen
cenazeleri defnettikten sonra bir şey daha yapmamız lazım. Bağımsız komisyonlar
kurup depremin aksayan ve artı yönleri kimseyi suçlamadan tek tek tespit edilmeli.
Bu komisyonlarda her düşünceden alanında uzman kişiler olmalı. Her ilin vali, belediye
başkanı ve kaymakamı dinlenmeli. Bir dahaki deprem ve diğer afetlerde aynı aksaklıklarla
karşılamamak için öneriler getirilmeli. Takviye gereken yerler belirlenmeli. Eksiklikler,
tavsiye ve öneriler kamuoyu ile paylaşılmalı ve gereği için hükümete takdim edilmeli,
hükümet de gereğini yapmalı.
Depremin
sıcaklığı gitmeden bir şeyi daha masaya yatıralım ve bu konuyu düşünelim. Bu da
yazımın başında değindiğim gibi depremin 11.gününde dahi sağ salim insanları kurtarabilmişsek,
demek ki iyi bir organize, iyi bir koordinasyon iyi bir lojistik destekle, yetişmiş
arama kurtarma ekipleriyle sahaya yayılıp daha hızlı hareket edebilme imkanımız
olsaydı, belki de daha çok insanımızı enkazdan sağ kurtaracaktık. Çoğunun bir on
bir gün dayanamayıp daha önceden vefat ettiğini düşünürsek, kurtarılmayı beklediği
halde kurtaramayıp ölüme terk ettiğimiz niceleri vardır.
Yorumlar
Yorum Gönder