14 Şubat 2023 Salı

Din ve Bilim

Bazıları sadece dini ön plana çıkarır, bilime mesafelidir. Bazıları da bilimi ön plana çıkarır, dini öteler.

Bu tespitin herkes için geçerli olduğunu söylemiyorum. Çünkü din ve bilimi yerli yerine oturtabilenler için bir sorun olduğunu sanmıyorum.

Sorun din ile bilimi yerli yerine oturtamayanlarda.

Burada önce şu soruyu soralım. Din ve bilim birbiriyle çatışır mı ya da örtüşür mü? Birbirinin düşmanı mı? Bence örtüşür ve çatışmaz. Düşman da değillerdir. Çünkü bilim dediğimiz şey evreni keşfeder. Keşif derken evren yaratılırken Allah'ın koyduğu sünnetullah adı verdiğimiz fiziki, biyolojik ve toplumsal yasaları tespit edip ortaya koymaya çalışır. 

Din ise sosyal bir varlık olan insanın toplum içinde yaşarken içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluklarını hatırlatan, iyi bir insan aynı zamanda Allah’a karşı görevlerini yerine getirmesini isteyen bir müessesedir.

Bilim, değişmez yasaları ortaya koyarken din de inananına “İşini iyi yap, düzgün yap, çalış...” demek suretiyle insana ahlaklı olmayı öğütler.

Din kendi alanında, bilim de kendi alanında işini yaptıktan, birbirinin alanına müdahale etmedikten sonra birbiriyle çatışmadığı gibi uyumlu çalışır.

Din bir inanç, inanma ve ikna olma işidir. Ayrıca delile ihtiyaç duymaz. Bilim ise deney, gözlem, inceleme ve araştırmaya göre evrenin gizemini keşfeder. İşi laboratuvarda ve tabiattadır. Bilim Allah’ı laboratuvarda aramaya kalkar, yok derse, din de bilimsel gelişmenin önünü açmaz, aklı kullandırmaz ise bu bilim anlayışı ile din anlayışı anlaşamaz ve birbiri ile çarpışır.

Din ile bilim çatışıyorsa, aslında bu çatışma din ile bilimin çatışması değil, din ve bilim anlayışımız bu ikisini karşı karşıya getirmektedir.

Bunu da zaman zaman görürüz. Özellikle yarım hoca dinden eder sözü misali, bazı dini eğitim almış öyle kişiler var ki olur olmaz rivayetleri akıl süzgecinden geçirmeden piyasaya sürüyor. Mesela depremlerin zina ve zulmün artmasıyla olduğunu söyleyiveriyor. Kömür madeninde Göçük altında veya depremlerde enkaz altında kalıp ölenler için takdiri ilahi, kader deyiveriyor. Sel baskınlarına hakeza aynı dil ortaya çıkıyor.

Halbuki deprem bir sünnetullahtır. Tıpkı yağmurun yağması gibi bir doğa olayıdır. Depremin olması ölçü anlamında kaderdir. Ama evin yıkılması, yıkıntının içinde kalıp ölmek kader değildir. Depremin kader olduğuna inanacağız. Depremde ölmemek için depremle yaşamayı öğreneceğiz. Depremde ölmemek için  “işi ehline sorun” ayeti gereği bunu bilim adamlarına soracağız. Bilimin ışığında evlerimizi yapacağız. Bu tespitin yerine depremde ölümü kadere bağlamak hem din dışı hem bilim dışıdır. Burada bilimi dinlemek, bilim adamlarının dediklerine uymak dinin bir emridir. Verdiğim bu örnek bile din ile bilimin birbirine uyumlu çalışabileceğine bir örnektir. Bu doğru tevekkül anlayışına bir örnektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder