Ana içeriğe atla

Hesabı Zor Geçecekler

Dünyanın adaletine değil, ahirete inanan biri olarak alenen veya gizlice yapıp ettiklerimizden, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan sorumlu olacağımıza, hesap vereceğimize, karşılığında ödül veya ceza alacağımıza yürekten inanıyorum. 

Uzun bir maraton yürüyüşünde, bu yaptıklarımızı unutabilir, inkar edebiliriz, yaptıklarımızı kimse de görmemiş olabilir. Noktası, virgülüne, yaparken niyetimiz dahil, mahşerde karşımıza çıkacak. Çünkü hepsi kayıt altında. Bu dünyada olduğu gibi şunu kastettim, bunu kastetmedim deme durumumuz da yok. Çünkü kumanda bizde değil. Bütün vücut, yapıp ettiklerimizi bir bir sıralayacak, şahitlik edecek. Belki de bu şahitlikte nabza göre şerbet veren, evirip çeviren, karşı tarafı kandırmaya çalışan dilimize hiç sıra gelmeyecek. Ne amaçla yaptığımızı da niyetimiz bir şekil ele verecek. Hasılı bu sınavdan kaçış yok. Herkesin hakkı orada tastamam verilecek. 

Herkesin hesabı zor geçecek ama öyle zannediyorum, etkili ve yetkili kişilerin hesabı daha çetin geçecektir. Çünkü bu tiplerin elinde imkan var. Bunlar kimler olabilir?

Din, iman, ahlak, adalet vb. değerleri tekeline alıp sadece kendilerini samimi Müslüman kabul eden, din tüccarlığı yapan, değerlerini emellerine alet edenlerin ve dinden beslenenlerin,

Milli ve manevi değerleri, emelleri uğruna hoyratça kullanarak ve sürekli söyleyerek bu değerlerin içini boşaltanların,

Adaleti ağzından düşürmeyip adaletsizliklere imza atanların,

Sözüyle eylemi birbirini tutmayanların,

Elindeki güç ve imkanları yandaşlarına peşkeş çekenlerin,

Algıları olgu gibi gösterenlerin,

Kendilerini layüsel görenlerin,

Olur olmaz ağzını bozanların,

Kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gösteren, başkalarını hep kötüleyerek hedef gösterenlerin,

Tevazu görünümlü bir kibre sahip olanların,

Güç zehirlenmesi yaşayanların,

Kendilerinden başkasının onurunu düşünmeyenlerin,

Eleştirinin yapıcı olanına dahi gelmeyenlerin,

Laf ebeliği yaparak yalanı doğru, doğruyu yanlış gösterebilenlerin,

Gözünün içine baka baka yalan söyleyebilenlerin,

Prensip adına zerre omurgası olmayanların...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde