Ana içeriğe atla

Yine Deprem

99 Gölcük depreminde Türkiye 7.4 şiddetinde bir depremle sarsılıp yıkılmıştı. Etkisi birçok ili vurmuştu.

Yıl 2023, günlerden 6 Şubat. Türkiye, merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi olan yine 7.4 şiddetinde bir depremle sarsıldı. Sarsıntı Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Osmaniye, Hatay ve Adana'yı etkiledi. Suriye de etkilendi.

Bölgeye kurtarma ekipleri gönderilerek çalışmalara başlandı. AFAD yetkililerinin gönüllülere birlikte hummalı çalışmaları devam ediyor. Devlet de deprem bölgesinde. 

İlk açıklamaya göre halihazırda 284 vefat, 2323 yaralı ile depremin hasarının büyük olacağını gösteriyor. Çok büyük bir bölgeyi vuran ve şiddeti büyük depremin hasarı ilerleyen vakitlerde daha net ortaya çıkacak. Milletimize büyük geçmiş olsun. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, deprem bölgelerinde artçı sarsıntılar dolayısıyla evlerine giremeyip soğuk ve karda günün ilk vakitlerini dışarıda geçiren depremzedelere de büyük sabırlar diliyorum. 

Deprem bölgesinde olmayan bizler de elimizden bir şey gelmeden  tüm bu olup bitenleri endişeli gözlerle takip ediyoruz. Büyük bir afatın getirdiği yıkıma karşı acizliğimiz bir kez daha ortaya çıktı. 

Teknoloji ve bilim ne kadar ilerlerse de hala depremi önceden kestiremiyor ve bilemiyoruz. Tek bildiğimiz, zaman zaman deprem uzmanlarının şu bölgelerde şu şiddette bir depreme hazırlıklı olmamız gerektiğiyle ilgili uyarıları. Bu uyarıların da uyarıldığı ile kaldığı ve tedbir almadığımız. 

Hoş, deprem saatini günler öncesinden bilsek neye yarar? Bu deprem de gösterdiği gibi çoğu binalarımız çöktü, kağıt gibi oldu. Yine bildik sahnelere şahit oluyoruz. Bu da deprem bölgesinde olmamıza rağmen binaları sağlamlaştırmaya yönelik yeterince tedbir almadığımızı gösteriyor. Depremleri önceden bilmiş olsak, en azından binaları o vakitte boşaltıp can kaybını önleyebiliriz.

Depremler geçmişten beri olmuş, oluyor ve olmaya da devam edecektir. Bundan kaçış yok. Çünkü depremler bir doğa olayı ve kanunudur. Zamanı gelince ortaya çıkıyor. Ki depremler kıyamet sahnesinin küçük bir provasıdır. Aynı zamanda bu tür depremlere, dünya kendi kendini bu şekilde rektifiye ediyor. Belki de dünyanın ömrünü uzatıyor. 

Burada sorun tüm uyarı ve yıkımlara rağmen adam gibi depreme dayanıklı binalar yapmayışımız. Aynı ada içerisinde aynı katlı bina yerle bir olurken diğerlerinin ayakta, sapasağlam durması, sıkı deprem yönetmeliğine rağmen malzemeden kaçırmaya devam ettiğimizin bir göstergesidir.  

Nedense yerle bir olmuş, altında insanların kaldığı bu tür yıkım ve göçük sahneleri bizde ve Doğu toplumlarında oluyor. Kendisi de uzak doğu ülkesi olan Japonya gibi ülkelerde bu yıkım görülmüyor. Çünkü Japonya da bir deprem ülkesi olmasına rağmen depremle yaşamayı öğrenmiş ve depreme dayanıklı binalar yapmış. Depremde ne binaları yıkılıyor ne de insanı ölüyor. Depremin ardından olan tsunami dolayısıyla ölüm oluyorsa oluyor. Japonya gibi ülkelerle tek farkımız, onlar deprem anını kameraya alıyor ve normal hayatlarına devam ederken biz de enkaz altından ceset çıkarmakla uğraşıyoruz. İnançlarına rağmen Japonya, sünnetullaha uygun hayatını dizayn ederken sünnetullaha inanan bir inanca sahip olmamıza rağmen biz yerle bir oluyoruz. 

Hasılı devletiyle, milletiyle yıkıcı etkisine ve geliyorum demesine rağmen yeterince tedbir almayan bu ülke, bir kez daha göz göre göre intihar etti.

Depremin sıcaklığıyla böyle bir yazının yeri mi dediniz. Evet, belki yeri değil belki. Ama acı gerçeğimiz bu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde