17 Şubat 2023 Cuma

Ölüme Terk Ettiklerimiz

Övgüden hoşlanıp yergiden hoşlanmasak da övgü kadar yergi de hayatın bir parçasıdır ve kutsaldır. Yergi hoşumuza gitmese de olmuştur ve olacak. 

Eleştiri, tenkit, yergi hangisini dersek diyelim, hepsi birer tespittir. Bu tespitler de eksiklik ve aksaklığın giderilmesine yönelik bir yol göstermedir. Çünkü övgü bize yol göstermez. Hatta övünün aşırısı kişiyi şımartır, yerinde saydırır, sonra geriletir. 

Kendine ve yaptıklarına güvenen, eleştirilerden kaçınmaz ve gocunmaz. Hatta daha da iyi olması için kendisine dair eleştiri yapılmasını ister. 

Bir pazarcı esnafını ele alalım. Sattığı malına güvenen pazarcı, malının fiyatını herkesin göreceği şekilde yazar. Gel vatandaş diye bağırmaya gerek duymaz. Malının iyi ve iyilerini öne, kötülerini arkaya koymaz. Kasayı boşaltır tezgaha. İçinde çürük ve çarık varsa onları eliyle seçip arkaya koyar. Ürününden almak isteyene, iki kilo ver diyene, kendin doldur diye poşeti uzatır. İşte bu esnaf hem güvenilir hem de sattığı ürüne kefildir. Ürünün eksikliği varsa, onu da söyler. Müşteriden bir eleştiri gelirse, sinirlenmeden izah eder, hatası varsa kabullenir. Özür dilemesini de bilir. 

Sattığı ürüne güvenmeyen, pazarcı esnafı ise tezgahın önüne iri ve iyilerini arka taraf görünmeyecek şekilde istif eder. Arka tarafa da kötü, buruşuk, çürük ve ezikleri koyar. Sattığı fiyat da emsallerine göre ucuzdur. Müşteri her taraf aynı mı acaba diye tezgahın arkasına bakmaya çalışır. Esnaf, hepsi aynı der. Seçebilir miyim desen, seçtirmez. Çünkü kendisi ne için var orada. Ön taraftan doldurur musun dersin. Mümkün değil. Arkadan verilecek. Alayım mı, almayayım mı derken ver oradan iki kilo der demez, elinde poşet açılmış vaziyette. Kaşla göz arasında doldurur. Bazen ön üst taraftan da verir. Çünkü bir tarafı ezik ürünü nereye koyduğunu da iyi bilir. Eli de terazidir bu arada. Poşeti teraziye koyar koymaz, kaldırması bir olur. Tezgahın arkasındaki teraziyi zaten görmen mümkün değil. Ne diyorsa odur. Sana bir iyilik daha yapar. Poşetin ağzını açık vermez. Sıkıca bağlar ki açamayasın. Kazara açıp da bu ne derse, zaten canı burnunda, kavgaya hazır. O yüzden kördüğüm yapar, verir sana. İşte bu esnaf eleştiriye gelmeyen esnaftır. Çünkü malında sorun vardır. Sattığı malına güvenmeyen, sakat olduğunu bilen bir esnaf, eleştiri de kabul etmez, baskın çıkmak ve suç bastırmak için sesini de yükseltir, ağzını da bozar.

Gelelim, 12.gününü yaşadığımız büyük depreme. Depreme arama kurtarmada geç kalındı mı sorusuna ve geç müdahale edildi eleştirisine dahi tahammül edemeyen, sesleri yüksek çıkan büyük bir çoğunluk var.

Bu yazıya başladığım anda gelen son dakika haberine göz attığımda, “278.saatte Hatay’dan bir mucize geldi” flaş haberini okudum. Yani depremin 11.5 gününde bir canlı kurtarılıyor. Demek ki bu canlının kurtarıldığı enkaza bugün yani 12.gün varıldı. Bu haber bile arama kurtarmadaki gecikmeyi ele veriyor. Zira bunun saklanacak bir tarafı yok. 12 gün boyunca kurtarmaya varamayıp ölüme terk ettiğimiz bu insan bile bunun en büyük delili. Canlı kurtarılan bu kişi kurtarıldı, kaç gün kurtarılmayı bekleyen kaç kişiye o enkazlar mezar oldu kim bilir? Enkazların ve yerin dili olsa da bu şekil kaç can verdik, kaç kişiyi ölüme terk ettik, bir konuşsa.

Olan oldu. Bundan sonra yapılacak bir şey yok. Zira olacakla öleceğin önüne geçilmez. Burada tek istenen, bir olgunun kabul edilmesi. Bunun için birilerinin burnundan kıl aldırması. İnan, kimse onları asacak, kesecek değil. Güneş balçıkla sıvanmayacak şekilde her şey ayan beyan iken  bir gerçeği kabul etmemenin bir izahı olamaz. Ancak kendine ve yaptıklarına güvenmeyen insanların halidir bu. Kimse enkaza gecikmede kasıt var demiyor. Çok mu zor, alan geniş, yıkılan bina çok, elimizde yetişmiş eleman az, hava muhalefeti vardı, yollar bozuktu. Ekibimizin bir kısmı aynı zamanda depremzede idi. Kaç gündür, elimizdeki imkanları zamanla yarışarak dişimizi tırnağımıza taktık, koşturuyoruz, bazı yerlere yeni yeni ulaşıyoruz. Geç intikalin sebepleri bunlar dense kıyamet mi kopar, insanlar, nasıl yetişemedin mi diyecek? İnanın, böyle dense, yetişemedik dense, bu milletin bir ferdi sesini çıkarmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder