Şark
kurnazlığı deyimini biliyor olmalısınız. Yine de bir daha hatırlayalım istedim.
Şark
“doğu”, kurnaz ise “kolay kanmayan, başkalarını kandırmasını ve ufak tefek
oyunlarla amacına erimesini beceren, açıkgöz” demektir.
TDK’ye
göre şark kurnazlığı: “Doğu dünyasının anlayış, görgü ve davranış gibi
özellikleri çerçevesinde zamana yayma, boş vermişlik, nemelazımcılık içeren
uzun vadeli planlar yaparak bir işte karşı taraftan istediğini elde etme işi”.
“Ufak
tefek şeylerden tasarruf edip ve hatta karşındakini aldatarak aslında çok daha
zarar eden zihniyet”. (eksisozluk)
Bu
deyimin hikayesi ise şöyle:
“Ormanda
yürüyüşe çıkan, biri uzun diğeri kısa boylu iki arkadaşın karşılarına, heybetli
mi heybetli üstelik dallarında kıpkırmızı elmaları olan devasa bir ağaç çıkar.
Bunun üzerine kısa, uzun arkadaşına döner: ‘Senin boyun benden uzun. Hadi sen
çık birer elma al da yiyelim.’ der. Uzun, bir çırpıda zıplayarak ağaca uzanır
ve bir elma kendisine bir elma da arkadaşına alıp iner. Sonra mutlu mutlu
yiyerek yürürler. Çünkü paylaşmayı bilirler ve yalnızca ihtiyaçları kadar elma
almışlardır.
Aradan
birkaç gün geçer uzun ve kısa tekrar aynı ormanda yürüyüşe çıkarlar. Aynı
ağacın önüne geldiklerinde birbirlerine bakıp anlaşırlar ve uzun hemen ağaca
çıkar. Fakat bu defa uzun üç adet elma alır. Birini gizlice cebine koyar diğer
ikisini ellerinde tutarak aşağı iner. Birini arkadaşına verir diğerini
kendisine alır. Böylece arkadaşına fark ettirmeden bir elma fazla almış olur.
Uzun,
kendisini kısadan daha zeki hissetmeye başlar. Zaten boyca uzun olduğu için de
avantajlıdır. Kısayı kandırabildiği için aynı zamanda daha uyanıktır. Hülasası
bu hikâye şark kurnazının doğuş hikâyesidir. Kendini en zeki, en uyanık ve
bütün enleri şahsiyetinde toplayanların hikayesi.”
(millidusunce.com)
Biz
çok zeki bir toplumuz sözünü çok duyarız. Bu söz bizim çok hoşumuza gider. Zeki
denmesi kimin hoşuna gitmez ki.
Zeki
olmaya zekiyiz ama bu zekiliğimizi ne derece yerinde kullanabiliyoruz, bunu sorgulayalım
istiyorum. Çünkü bir şeyi yerli yerinde kullanırsak bir anlam ifade eder.
Birçok
nimeti hoyratça kullandığımız gibi zekamızı da olumlu ve faydalı anlamda kullanmadığımız
şark kurnazlığı deyimiyle ortaya çıkıyor. Bunu bu deyimin hikayesinden de anlayabiliyoruz.
Maalesef Allah vergisi zekamızı kurnazlıkta kullanıyoruz. Zaten kurnazlık bir zeka
işidir.
Eksisözlükteki
tanım ise tam bir vahameti ortaya koyuyor. Olup biten ve başımıza gelen afetlere
baktığımız zaman “ufak tefek şeylerden kısma, kırpma ve kısa vadede başkasını aldatmaya
çalışma ama uzun vadede kaybeden bir zihniyetin” izlerini şark toplumlarında fazlasıyla
görüyoruz.
Depremde
yıkılan, binlerce kişiye mezar olan evlerimiz de bir şeylerden kısıp kar etme, ucuza
mal edip daha fazla kazanma, kandırma zihniyetimizi ortaya koymuyor mu?
Şimdi
düşünüyorum da kurnazlıkta kullandığımız, sonu hep felaket olan bu zekaya sahip
olmasaydık. Vara normal zekaya sahip olsaydık. Çünkü zeka azlığı da bir sorun, fazlalığı
da bir sorun.
Biz de işimizi niye düzgün yapmıyoruz, hep böyle mi devam edeceğiz diye sorar dururuz. Meğer şark kurnazlığı bizde bir zihniyetmiş. Zihniyet dediğimiz şey de bugünden yarına değişecek bir şey değil. Hasılı bu kurnazlıkla işimiz zor.
Yorumlar
Yorum Gönder