Nice
işsiz insanımız vardır. Kapı kapı dolaşıp iş isteyen ve iş arayan. Eşine dostuna
haber bırakır, iş ilanlarını takip eder. Açılan tüm sınavlara girer. Birilerini
devreye sokmaya çalışır.
Yeteneği
olsun veya olmasın, ilgi alanına girsin veya girmesin, yeter ki bir iş
bulabilsin. Ne iş verirlerse yapar. Zira her işi yapmak ve anlamak zorunda. Bu yüzden
her bir işe müracaat eder.
Yeter
ki bir bulabilsin, bir işe yarasın, evine ekmek götürebilsin.
Bir
iş buluncaya kadar bulabilirse, ne yediğinden zevk alır ne de içtiğinden.
İçinde
bir huzursuzluk hiç eksik olmaz.
Kendini
işe yaramaz ve ailesine yük olarak görür.
Allah
kimseye böyle bir imtihan vermesin. Zira işsizlik modern kölelik demektir. Mecbur
kalırsa, bu işsizlik insana hırsızlık dahil her şeyi yaptırır.
Bu
yüzden işsizlik kadar kötü bir şey yoktur. O yüzden iş arayan insanlar, ne iş olursa
yaparım diye iş arar. Çünkü buna mecburdur.
Niyetim
işsizliği anlatmak değildi. Ben esas konuma geleyim.
Son
yıllarda işi var ama bu işsiz insanların ne iş olursa yaparım dediği gibi bir meslek
erbabı türedi. Bunların işsizler ordusu gibi bir zorunluluğu yok ama koltuk dendi
mi bayılıyor bunlar. Bilumum yöneticiliklere ve makamlara talipler. Niye talipler?
Çünkü itibarının yanında iyi bir getirisi de var bu koltukların. Bu vesileyle bir
çevre de edinmiş oluyorlar.
Hak
ettiler de aynı zamanda. Çünkü geçmişte az mı bedel ödediler. Hazır musluğun başında
ve bu musluk akıyorken biraz faydalansalar, fena mı olur?
Sonra
bu koltuklara gelenler bunlardan daha mı iyi yapıyor? Hepsi ağızlarına ve yüzlerine
bulaştırdılar. Biraz da bu meslek erbabı oturmalı ki hizmet nasıl yapılırmış, millet bir görsün.
Hazır
rüzgar kendilerinden yana esiyorken bu nimeti tepmemeli. Nasılsa analarından idareci
doğmuşlardı. Başkasının keşfedemediği bu yeteneği hazır birileri keşfetmişken ayaklarına
kadar gelen bu fırsat tepilmemeliydi.
Öyle
de oldu. Şimdi her taşın altından bu meslek erbabı çıkıyor. Hangi koltuğa bakarsan,
bunlar oturuyor.
İş
yapıp yapamamaları, koltuğu doldurup dolduramamaları önemli değil. Verilen koltuk
mesleklerine uygun mu, yakışıyor mu, dikkat ve tepki çeker mi, hiç mesele değil.
Yeter ki bir koltuk olsun. Birileri bunlardan daha sadakatlisini mi bulacak sanki.
O yüzden bu dava bir başkasına bırakılmayacak kadar önemli.
O
yüzden bu meslek erbabını olur olmaz koltuklara birileri nasıl atıyorsa atıyor,
bu meslek erbabı da kendine bu koltuğu yakıştırıyor. Alan razı, veren razı. Gül
gibi geçinip gidiyorlar. Bu durumda, bu muhteşem dayanışma ve paslaşmayı çekemeyenler
ve kıskananlar patlasın ve çatlasın demek düşer.
Korkum,
bu saadet zinciri bir gün koparsa, idarecilik serüvenine iyice kendini kaptıran
bu meslek erbabı bu durumda ne yapar? Çünkü yarın bir densiz gelir, bu meslek erbabını
koltuklarından ederse, bunlar ne yer, ne içer. Yaşanır mı ondan sonra hayat. O yüzden
böyle bir riskin olmaması için hazır her şey ellerinde ve kimse de bir şey diyemez
iken kendilerini garantiye alacak ve her devirde her türlü bilumum yöneticiliğini
bu meslek erbabından olması için bu fiili durumu yasal bir zemine oturtmalarında
fayda olduğunu düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder