Yarım asrı aşan tecrübeme dayanarak söylüyorum, piyasada
dürüst insandan geçilmiyor. Beraber yediğim, içtiğim, oturup-kalktığım,
birlikte çalıştığım, gözümün alabildiği kadar görüp gözlemlediğim, kulağımın
işiteceği kadar işittiğim, televizyondan izlediğim, sosyal medyadan yazılarını
takip ettiğim kim varsa hepsi dürüst. Ben içlerinde sahtekarına, yanlış
düşünenine rastlamadım.
Hiçbiri çalmıyor, çırpmıyor. Kimsenin tavuğuna kış demiyor.
Harama uçkur salmıyor, boğazından haram lokma geçmiyor, ağzından kötü söz
çıkmıyor, işini doğru dürüst yapıyor, mesaisine riayet ediyor. Aynı zamanda fedakâr.
Haksızlık yapmıyor; üstelik haksızlıklardan şikayetçi. Torpil yapmıyor ve
yaptırmıyor. Çünkü herkes geldiği yere bileğinin hakkıyla geldiğine inanıyor.
Konuştukça adalet timsali biri imajını ediniyorsun. Sanırsın ki sözde değil,
özde adaletiyle nam salmış Ömer'in günümüz versiyonu. Ne malda gözü var, ne
mülkte, ne de makamda. Ülkeyi, hatta dünyayı düzeltecek kadar yetenekli ve
geniş bir ufuk ve birikime sahip.
Konuşurken kimse mangalda kül bırakmıyor. Ballandıra
ballandıra anlatıyor kendini. Ortamdaki çirkefliklerden dem vuruyor. Öyle
anlatıyor ki biz bizenin dışında herkes kötü. Aslında gözümüzü budaktan
sakınmıyoruz. Kim olsa eleştiririz. Çünkü bizim kimseden çekinmemiz yok. Tek
korkumuz Allah korkusu. Başkasını eleştirmekten kendimize sıra gelmiyor
diyeceğim ama yok ki kötülüğümüz! Olsa seve seve anlatacağız!
Gördüğüm kadarıyla herkes dürüst. Dürüstlükte samimi
olduklarına da inanıyorum. Fakat bu dürüstlüğü ben; test edilmemiş, denenmemiş
dürüstlük olarak değerlendiriyorum. Buna ben kendim de dâhilim. Yokluk ve imkânsızlıklar
aslında bizi dürüst yapan. Belki de beceriksizliğimizden ya da iş
bilmezliğimizdendir dürüstlüğümüz. Çünkü ne kadınla imtihan olmuşuz, ne makamla,
ne şöhretle, ne de parayla. Hiç düşündük mü bugün sahip olmadıklarımıza yarın
sahip olsak aynı şekilde dürüst kalacak mıyız? Bakmayın siz ben değişmem
dediğimize. Boşuna söylememişler "Bekâra avrat boşamak kolay" diye.
Hiç boşuna dürüstlüğü kaybedenleri ayıplayıp kınamayalım. Çünkü kınayan bir gün
kınanır ve kınadığı mutlaka başına gelir, er veya geç. Zira yine ortalık
dürüstlüğü kaybedenlerle dolu. Kimi makamdan kaybetmiş, kimi kadından, kimi de
varlıktan. Öyle zannediyorum sınanıp dürüstlük sınavını kaybedenler de
ellerinde imkân yokken çok dürüst idiler. Ama denendiklerinin arasında boğulup
gittiler ve bugün denenmemiş dürüstlerin bahsettiği dürüstlüğü, adaleti
ağızlarına bile alamıyorlar. Çünkü savrulup gitmişler. Kimi belli etmese de
içten içe kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor, kimi de kendiyle yüzleşmekten
korkuyor, kaçıyor durmadan. Ya da mazeret ve gerekçelerin arkasına sığınıp
yoluna devam ediyor.
Hasılı insanoğlu iki türlüdür. Biri sınava tabi tutulmamış
dürüstler. Diğeri sınavı kaybetmiş dürüstlerdir. Az sayıda denenmiş ve sınavı
alnının akıyla geçmiş dürüstler var ki bir elin parmaklarını geçmez. Bunlar ise
denizdeki bir katre misali kadardır. Kaybeden dürüstlerle, kaybetmeye namzet
dürüstlerin arasında esemeleri okunmaz.
50 yıllık tecrübeme dayanarak ben hali pürmelâlimizi böyle
okuyorum. Ne diyelim Allah, dürüstlük sınavını hakkıyla geçenlerden eylesin
cümlemizi... 06/09/2018
* 06/10/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
* 06/10/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder