Ana içeriğe atla

Zaman Davranışa Etki Edecek Projeler Geliştirme Zamanı! *

Başta okullar olmak üzere birçok kamu kurum ve kuruluşları, STK'lar zaman zaman bir proje yapmak/geliştirmek/uygulamak suretiyle öğrencilere birtakım davranışlar kazandırmayı hedeflemektedir. Genelde gezme, görme, ezberleme, bilgiyi test etme, kitap okuma, sabah namazına gitme vb. şeklinde projeler bunlar. Çoğunda da büyük ödüller var: Özellikle STK ve belediyelerin uygulamaya koyduğu projelerde.

Alanında birbirine benzer o kadar proje var ki kimi kâğıt üzerinde kalır; uygulanmaz, kimi kısa zaman diliminde yapılır ve arşive kaldırılır, kimi projelerin sonunda ödüller dağıtılır; iş biter. Projelerin çoğunda proje bitimi maksat hâsıl oldu mu incelemesi yapılmaz. Örnek vermek istersek bazı belediyeler öncülüğünde belli yaş gruplarına namaz kılma alışkanlığı kazandırmak amacıyla sabah namazına gidene bisiklet verme projesi yapıldı. Toplamda 40 gün namaza devam edenlere bisiklet verildi/verilecek. Niyet halis eyvallah! Peki sonuç? Sonuçtan haberi olan var mı? Projeyi planlayanlar, başlatanlar, sponsor olanlar "Acaba kaç çocuk bisiklet almayı hak ettikten sonra sabah namazına gitmeye devam ediyor" diye cami görevlilerine sordu? Soracaklarını sanmam. Zaten sorsalar da iç açıcı bir cevap alacaklarını hiç sanmıyorum. Hatta yüzde 25'i "Bisiklet bahane oldu, biz namaza gelmeye devam ediyoruz" dese projeyi başarılı bulacağım. Maalesef sonu ödül olan projelerin akıbeti hep böyle olur. Üstelik büyük ödüle dayalı  bu şekil projeler ilk değil, önceki yıllarda da yine bisiklet verildi. Daha önceleri dizüstü bilgisayar hediye edildi.

Proje yapalım yapmaya. Ama proje yaparken birbirinin kopyası bilgi, ezber, yarışma, namaz vb. projeler yerine davranışa etki edecek projeler üretip geliştirsek nasıl olur? Mesela okullarda öğrenciler arasında yalan söylemek, küfretmek, kaba konuşmak, kavga etmek, okul eşyasına zarar vermek, arkadaşlarını rahatsız etmek, ders çalışmamak, dersin işleyişini bozmak, sınıfı kirletmek, kahvaltı yapmadan okula gelmek, okul kurallarına uymamak, keyfi devamsızlık yapmak, okuldan kaçmak vb. davranışlar o kadar yaygın ki bu tür durumlardan kimse memnun değil, herkes şikâyetçi. Hangi konuda proje yapılır? Elbette sorun olan alanlarda yapılır. Bir kısmını saydığım ahlaki ilkelere ters davranışlar üzerine birden fazla proje yapılıp uygulamaya konabilir. Bu tür proje eğitim boyunca sürecek bir zaman dilimini kapsar. Yine bu projede okulun tüm paydaşları sorumlu olur. Öğretmen takip edici, öğrencilerin hepsi bu projeye zorunlu dâhil edilir. Her sınıfta ve okulda öğrencilerden oluşan sorumlu timler oluşturulur. Herkes birbirinin denetçisi ve takipçisi olur. Her öğrenciye bir sayfa açılır, olumsuz her davranışın karşısına birer çeltik atılır. Sene sonunda olumsuz hareketlerin yekûnu toplanır ve öğrencinin ikinci bir karnesi veya davranış durumu ortaya çıkar. Olumsuz davranış olmaz denirse ahlaki ilkeler belirlenerek her olumlu davranışa bir çeltik atılır. Burada ödül olsun istemiyorum. Ama öğrencinin davranıştan  aldığı artı veya eksi puan, merkezi yerleştirmede dişe dokunur şekilde etki etsin. Sınav sonucu bilgi ve davranış orantısı kurularak oluşturulabilir. Mesela belirlenen kuralları uygulayan öğrencinin merkezi sınav puanına 10 puan eklenir veya olumsuz davranış sergileyenlerden 10 puan düşülür veya ilave puan verilmez dense öyle zannediyorum çocuklarımıza birçok güzel davranışı kazandırabiliriz.

Bu tür projenin uygulanması zor görülebilir. Zor olsa da imkânsız değil. Elbirliğiyle yapabiliriz bunu. Hazır Bakan "Çocuklarımızı çift kanatlı yetiştireceğiz: Biri bilim, diğeri ahlak ve erdem" demişken bu tür projeler geliştirmenin tam zamanı. Çocuklarımızın bir kanadı kırık veya eksik olmasın. Çünkü tek kanatlı kuş uçmaz. Ben yolu açtım, arkası gelsin isterim. Üstelik benim demek istediğim Bakanın dediğinin tıpatıp aynısıdır. Bu proje öbürleri gibi ölü olmaz, sonuç alır düşüncesindeyim. Yeter ki paydaşlar bu projeyi formalite ve angarya olarak görmesin, herkes ciddiyetle bu işin üzerine eğilsin...

* 15/09/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde