Halkbank, çok geçmişini bilmesem de 17-25 Aralık sürecinde üzerinden seçimle gelmiş meşru hükümete operasyon çekildi. Ayakkabı kutularıyla anıldı yöneticileri. Yolsuzluk şayiaları ayyuka çıktı.
Türk mahkemelerinin takipsizlik verdiği olayın peşini esas aktör bırakmadı. Olayda adı geçen Rıza Zarrap ve Halkbankın Genel Müdür Yardımcısını yakalayarak yargıladı. Bu yargılamada Zarrap bizi yarı yolda bıraktı. Çünkü itirafçı oldu. Olan da bankanın yöneticisi Hakan Atilla'ya oldu. Uyduruk isnatlardan ceza aldı. ABD bu. İstediğini asar ve keser. Burada sorgulanması gereken Zarrap ile Hakan Atilla'nın yakalanacaklarını bile bile ABD'de boy göstermeleriydi. Niçin gittikleri, neye hizmet ettikleri manidar!
Halkbank'a isnat edilen yolsuzluk iddiası ve ardından 4-5 yıl aradan sonra ABD'de açılan Halkbank meselesinde ülke insanının ekseriyeti Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer aldı. Bankacılığına çok sıcak bakmasam da iç ve dış şer odaklarının saldırısı olduğundan bu mesele memleket meselesi dedim. Destekledim, destekledik, desteklemeye devam edeceğiz. Çünkü bu bankanın başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Ama son olay bu kadar da olmaz dedirtti.
31.08.2018 mesai bitiminden sonra banka, 1 doları 6 TL'nin üzerinde satış yapması gerekirken 3.72 TL'den kısa bir süreliğine dolar satışı yapıyor. Banka, bunun sistem hatası olarak olduğunu, fark eder etmez kur satışını düzelttiklerini, ederinden daha düşük dolar alanların hesaplarının bloke edildiğini, herhangi bir zararın oluşmadığını açıkladı. Devlet zarara uğradı mı? Yanlış satış Bağdat'tan döndü mü?Banka çalışanlarının bu yanlışta bir kastı var mı? Bankanın sistemine bir dış müdahale var mı? Bazı sorulara banka yetkilileri cevap verse de vatandaş çok ikna olmadı. Çünkü ikna olunacak gibi değil. Acaba devletin parası birilerine peşkeş mi çekildi diye düşünüp duruyor şimdi. Vatandaş haklı bu konuda. 2013 yılı 17-25 Aralığından beri her türlü saldırının merkezinde olan bir bankanın hata veya yanlış yapma lüksü yoktur. İşin garibi bir bedel ödeme yok, "Hata benim hatam" deyip istifa eden yok, "Sen sen sen bu konuda yanlış yaptınız. Bu yüzden sizi görevinizden el çektiriyorum" diyen de yok. Herkes hiçbir şey olmamış gibi işine-gücüne devam ediyor.
Doların ucuza satılma olayında devlet zarara uğramamış, yetkililer zamanında müdahale etmiş, satın alınan dolar işlemleri iptal edilmiş, işlem yok hükmünde olabilir. Fakat vatandaşın kulağına kar suyu kaçmıştır. Çünkü bir şeyin şuyuu vukuundan beterdir. Ucuz doları kimin aldığı da belli değil. Çünkü Kanun gereği açıklanamıyormuş ve ticari sırmış. Oh ne âlâ memleket! Burada normal bir alışveriş yok. Kimse normal alışverişler dahil bankacılık işlemleri açıklansın istemiyor. Burada bankanın içini boşaltma durumu söz konusu. Durum bu iken ticari sır deyip fırsatçılık yapanları açıklamamak hiç doğru değil.
17-25 Aralık olayı ve ardından banka yetkilisinin ABD'de yargılanması büyük bir operasyon. Ama ucuz kurdan dolar satışını bir sistem hatası olarak görmüyorum. Bankacılıktan anlamayan biri olarak bu işte yine bir dış müdahale var, ya da dış uzantının Halkbank'ın içinde görev yapan bir uzantısı var. Hangisi olursa vahim bir durum. Bence BDKK bu işin peşini bırakmamalı; ucu nereye, kime uzanıyorsa iyi bir inceleme ve soruşturma başlatmalı, sonuçtan kamuoyunu bilgilendirmeli.
31.08.2018 mesai bitiminden sonra banka, 1 doları 6 TL'nin üzerinde satış yapması gerekirken 3.72 TL'den kısa bir süreliğine dolar satışı yapıyor. Banka, bunun sistem hatası olarak olduğunu, fark eder etmez kur satışını düzelttiklerini, ederinden daha düşük dolar alanların hesaplarının bloke edildiğini, herhangi bir zararın oluşmadığını açıkladı. Devlet zarara uğradı mı? Yanlış satış Bağdat'tan döndü mü?Banka çalışanlarının bu yanlışta bir kastı var mı? Bankanın sistemine bir dış müdahale var mı? Bazı sorulara banka yetkilileri cevap verse de vatandaş çok ikna olmadı. Çünkü ikna olunacak gibi değil. Acaba devletin parası birilerine peşkeş mi çekildi diye düşünüp duruyor şimdi. Vatandaş haklı bu konuda. 2013 yılı 17-25 Aralığından beri her türlü saldırının merkezinde olan bir bankanın hata veya yanlış yapma lüksü yoktur. İşin garibi bir bedel ödeme yok, "Hata benim hatam" deyip istifa eden yok, "Sen sen sen bu konuda yanlış yaptınız. Bu yüzden sizi görevinizden el çektiriyorum" diyen de yok. Herkes hiçbir şey olmamış gibi işine-gücüne devam ediyor.
Doların ucuza satılma olayında devlet zarara uğramamış, yetkililer zamanında müdahale etmiş, satın alınan dolar işlemleri iptal edilmiş, işlem yok hükmünde olabilir. Fakat vatandaşın kulağına kar suyu kaçmıştır. Çünkü bir şeyin şuyuu vukuundan beterdir. Ucuz doları kimin aldığı da belli değil. Çünkü Kanun gereği açıklanamıyormuş ve ticari sırmış. Oh ne âlâ memleket! Burada normal bir alışveriş yok. Kimse normal alışverişler dahil bankacılık işlemleri açıklansın istemiyor. Burada bankanın içini boşaltma durumu söz konusu. Durum bu iken ticari sır deyip fırsatçılık yapanları açıklamamak hiç doğru değil.
17-25 Aralık olayı ve ardından banka yetkilisinin ABD'de yargılanması büyük bir operasyon. Ama ucuz kurdan dolar satışını bir sistem hatası olarak görmüyorum. Bankacılıktan anlamayan biri olarak bu işte yine bir dış müdahale var, ya da dış uzantının Halkbank'ın içinde görev yapan bir uzantısı var. Hangisi olursa vahim bir durum. Bence BDKK bu işin peşini bırakmamalı; ucu nereye, kime uzanıyorsa iyi bir inceleme ve soruşturma başlatmalı, sonuçtan kamuoyunu bilgilendirmeli.
Yorumlar
Yorum Gönder