Velisinden öğrencisine, öğretmeninden müdürüne, milli
eğitimin taşra teşkilatından merkez teşkilatına, muhalefetinden iktidarına,
esnafından eğitimle hiç alakası olmayan kesimlere varıncaya kadar bu ülkede
eğitim ve öğretimimizden memnun olan yok. Hepimizi şu ya da bu şekilde
ilgilendiren veya etkileyen maarifimizden herkes şikayetçi. İlgili-ilgisiz
herkes eğitim ve öğretimin içinde bulunduğu durumu eleştirirken taraflardan
kimse kendi üzerine toz kondurmuyor. Kenara çekilip veryansın etmeyi iyi
beceriyoruz. Yani kendimizi temize çıkararak başkasına atış yapıyoruz. Hiç iyi
yönü yok mu günümüz eğitim ve öğretiminin denirse deve gibi olduğu konusunda
hepimiz hemfikiriz. İşin garibi maarif davamıza olumsuz bakmanın da ötesine
geçtik. Karamsarız artık. Zira umutlarımız tükendi iyice. Ne yapacağız bu
durumda? Bu işin altından nasıl kalkacağız?
Eğitim ve öğretimin içindeki ve dışındaki iç ve dış
paydaşların mevcut maarifimize bakış açılarını değiştirmedikleri müddetçe,
taraflar “Acaba bu işte benim de payım var mı” diye sorgulamadıkça, birbirimizi
suçlamayı bırakmadıkça bırakın eğitim ve öğretimi düze çıkarmayı hepimiz
altında kalmaya devam ederiz. Kimse kusura bakmasın, bu kadar olumsuz bakanın
olduğu bir ortamdan iyi bir eğitim ve öğretim çıkmadığı gibi bugünkü günümüzden
daha da kötüye gideriz.
Eğitim ve öğretimi öğrencisi, velisi, öğretmeni, okul
yöneticisi, taşra ve merkez teşkilatıyla bir takım oyununa benzetirsek –ki takım
oyunudur- takımda görev alan herkesin bir görevi vardır. Takımda herkes
kendisine verilen görevi yerine getirirse takım başarılı olur. Biri ihmal
ederse takım geri düşer. Futbol maçını gözümüzün önüne getirelim. Kalecisinden
defansına, liberosundan orta saha oyuncusuna, santraforundan teknik heyetine,
hakeminden kulüp yöneticilerine varıncaya kadar her birinin bir görevi vardır.
Hangisi görevini ihmal ederse takımda bir aksama meydana gelir ve maçın
kaybedilmesi şaşırtıcı olmaz. Aynı durumu eğitim ve öğretim camiası için de düşünmek
lazım. Her başarısızlık öğretmenin üzerine yıkılır ve sürekli öğretmen
suçlanırsa velisine, öğrencisine, üst ve alt yöneticilere ses edilmezse sürekli
suçlanan bir öğretmen başarılı olamaz. Başarılı olsa da kimse takdir etmez.
Teknik direktör iyi, oyuncular kötüyse; oyuncular iyi
teknik direktör kötüyse bu takım bir müddet bireysel başarı gösterir. Ardından
yavaş yavaş gerisin geriye gider. Yine takım oyununda bir tarafta bir aksama
meydana gelmişse diğer taraflardan destek gelir. Ne halin varsa gör denmez.
Çünkü bu bir takım oyunudur.
O zaman eğer eğitim ve
öğretimi düze çıksın, eğitim ve öğretimimiz kıpırdasın isteniyorsa öncelikle
takımdaki tüm oyuncular görevini bilmeli ve birbirine güvenmeli. Bu konuda
taraflar birbirine açık çek vermeli. Güvenin ardından kimin görevini yapıp
yapmadığını MEB, denetim vasıtasıyla ve alacağı geri dönütlerle masaya
yatırmalı. Görevini bihakkın yerine getireni ödüllendirmeli, yerine getirmeyeni
bir iki uyarıdan sonra cezalandırma yoluna gitmeli. Futboldaki kurallar nasıl
acımasız ise aynıyla burada da uygulanabilir. Görevini ihmal eden, faullü davrananı
önce sözlü uyarır. Olmadı mı sarı, ardından kırmızı kart ile oyun dışı eder.
Haydin eğitim ve
öğretimimiz biraz kıpırdasın isteniyorsa takım oyunundaki kuralları aynen
burada da uygulayalım. İnanın yatalak durumdaki eğitim ve öğretimimiz kıpırdadığı
gibi yürümeye ve koşmaya başlar.
** 23/09/2018 tarihinde kahtasoz.com adresinde yayımlanmıştır.
** 23/09/2018 tarihinde kahtasoz.com adresinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder