Ana içeriğe atla

Zam Yapan Esnafa Niye Kızıyoruz ki?

TL'nin dolar karşısında aşırı değer kaybetmesi nedeniyle esnaf sattığı ürünlere zam yaptı.

Sen misin zam yapan? Kızan köpüren, hakaret eden gırla gidiyor özellikle sosyal medyada. Firma ismi verilerek boykot çağrısı yapılıyor, şerefsiz/şerefsizlik deniyor.

Zam iyi bir şey mi? Değil elbet! Savunulacak ve övülecek bir şey değil. Fakat enflasyonun olduğu, girdi maliyetlerinin arttığı dönemlerde hoşumuza gitmese de bütçemize dokunsa da cebimizi yaksa da zam kaçınılmazdır. Çünkü bu durum yürüttüğümüz ekonominin olmazsa olmazıdır. Üstelik bu zammı devlet de koyuyor. Herhalde devlet bu zamları yaparken çeşitlilik olsun diye yapmıyor. Ekonominin bir gerçekliğidir bu. Devletin zam yapmak zorunda kaldığı bir ortamda özel sektöre ait firmalar niçin yapmasın? O zaman kimse esnafın yaptığı zamma aşırı tepki vermesin. 

Yapılan zamlara kızacaksak fırsatçılık yapanlara kızalım, girdi maliyetlerinin üstünde fırsat bu fırsat deyip fahiş fiyat belirleyenlere tepki gösterelim. Biz tepki gösterirken devlet de görevini yapsın, denetimlerini yapsın. Ederinden fazla fiyat biçenlere  dünyayı dar etsin. Hatta esnaf ve firmalara ürünlerinize zam yapacaksanız şu aralıkta bir zam yapabilirsiniz desin. Nasılsa iğneden ipliğe her ürünümüz dolara endeksli. TL dolar karşısında ne kadar değer kaybetmişse o kadar zam açıklaması yapabilir. Hükümeti dinlemeyip fazlaca fiyat bindirenlerin üzerine denetimler yoluyla binsin. Öyle binsin ki balyoz gibi binsin. Eğer bu puslu havada kurdu kendi haline yani vicdanına bırakırsan biliyorsunuz kurt, koyun haklamaktan pek zevk alır. İşte devlet böyle günlerde dişini gösterir, göstermelidir de.

Konu ürünlere yapılan zamlardan açılınca bir zam türüne daha değinmek istiyorum. Sattığı ürün kurdan etkilenmemesi gereken yerli bir ürüne zam yapıldığı zaman da aşırı tepki gösteriyoruz. Sen de mi Brütüs diyoruz. Bu konuda şunu unutmamak lazımdır ki yüzde yüz yerli olan bir ürün bile nakliyeyi gerekçe göstererek zam yapabiliyor. Çünkü akar yakıta gelen zam maalesef her ürünü etkiliyor. Burada da makul zam yapan esnafa kızmamak gerek.

Gelen zamlarda gözardı etmememiz gereken bir durum da yapılan zamların bir kısmı psikolojiktir. Her ürüne zam gelmeye başlayınca esnaf, "Arkadaş! Kiram arttı, doğalgaz ve elektriğe zam geldi. Ürünümü eski fiyattan alamam/alamıyorum" deyip zammı yapıştırıyor. Bazı işletmeler de benim sattığım ürünle falan ürün arasında eskiden şu kadar fark vardı. Şimdi şu kadar açıldı. Mecburen bende yapmak zorundayım deyip ürününe zam yapıyor.

Hasılı şartlar gereği makul zam olmalıdır. Hatta maliyetlerin aşırı arttığı ortamlarda büyük işletmeler maliyeti aynen zam olarak yansıtacağı yerde biraz da kendisi elde edeceği kardan fedakarlık yapma yoluna gitmelidir. Dün yüzde otuz kazanıyorsa bugün yüzde yirmi kazanmalıdır. Yine zamlı hayatta isterim ki gelen zamların aynı oranda tüm kesimlerin faydalanması. Mesela domates pahalandıysa aynı oranda çiftçi de bu kardan nasiplenmeli. Yine işletmeler girdileri gerekçe göstererek zamma sarılıyor ama nedense çalıştırdığı elemanının maaşını artırmayı düşünmüyor.

Diyeceğim sadece kendimize Müslüman olmayalım. Kendimizi düşündüğümüzün onda biri kadar da başkasını düşünelim. Zamlardan olumlu olumsuz her kesim etkilenmelidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde