Niçin konuşalım, niçin yazalım ki? İdeolojik ve siyasi
ayrışmanın zirvesini yaşıyoruz. Kutuplaşma, ayrışma, dışlama, itham, hakaret
diz boyu. Ne adam gibi eleştiri yapabiliyor, ne de yapılana katlanıyoruz. Hain
ve yalaka damgası yememek mümkün değil. Ya ifrattayız, ya da tefritte. Ortasını
bulamadık bir türlü. Çünkü ortayı bulma, ortada buluşma gibi bir niyetimiz yok.
Aynı zamanda iyi bir niyet okuyucusuyuz. Senin ne olduğun, ne demek istediğin
önemli değil, önemli olan seni nasıl görmek istediğim, dediklerine ne anlam
yüklediğim.
Ne dini konuşabiliyoruz, ne de Müslüman’ı! Ne siyaset
tartışabiliyor ne siyasileri masaya yatırabiliyoruz! Hükümetin bir icraatını ne
övebiliyor ne de yerebiliyoruz! Muhalefetin bir dediğini ne tasvip edebiliyoruz
ne de eleştirebiliyoruz! Bir kurum, zümre, camia, firma vb.'nin ne lehinde
konuşabiliyor ne de aleyhinde. Kurum, kuruluş, siyaset, camianın tümü üzerinde
değil, sadece bir kişisinin yaptığı bir icraatı eleştiren bir değerlendirme
yapsan hemen devreye savunucuları girer. Ben sadece bir kişinin bir hareketini
eleştirdim. Ki bu hareket, içinde bulunduğunuz camianın hepsine mal edilemez
desen de nafile. Çünkü adam Aristo mantığından ibaret zekasını devreye koyar:
"Bu adam falan kimseyi eleştiriyor, o kimse benim zümreden olduğuna göre
bu adam benim zümremi yeriyor" şeklinde bir önerme ile bir çıkarım
yapıyor. Vay, bu adam bize iftira atıyor sonucuna varıyor. Ondan sonra ne anan
kalır, ne baban, ne de sülalen. Kara listeye alınırsın hemen. Düşman ilan
edilirsin. Gözünde hain, iftiracı, sapık olursun. Eski defterleri karıştırır.
Bulabilirse seni oradan vurmaya çalışır.
Sen sen ol; bir öğretmeni, bir imamı, bir müftüyü, bir
tarikat veya cemaat mensubunu, bir yöneticiyi, iktidarı, Ana Muhalefet veya
muhalefet partilerini vs. bir hareketinden dolayı sakın ola eleştirmeye kalkma.
Daha doğrusu ne köre kör, ne sağıra sağır de. Çünkü her şeyden nem kapan, aşırı
korumacı koruma kervanı hemen devreye girer. Anandan doğduğuna pişman ederler
seni. Çünkü piyasa Güneş gibi görünen yaranın görünmesini ve dillendirilmesini
istemeyen alıngan tiplerle dolu. Gönüllü tim bunlar. Kral çıplak demene
hazmedemezler. Hep övgüyü hak ettiklerine inandırmışlar kendilerini. İsim, yer,
şahıs ismi vermesen de durum böyledir. Çünkü alınganlık uzuvları mütemadiyen
devrede. Her şeyden nem kapan bu tiplere "Yaşlandım, dağın zirvesine
çıkamıyorum" desen bile onlar senin dağı kötülediğin sonucunu çıkarırlar.
Fitne ortamının fazlasıyla kol gezdiği, içimize işlediği
günümüzde yapabiliyorsan -yapmak zorundasın- en iyisi susmak, yazıp çizmemek ve
paylaşmamak: Gelene ağam, gidene paşam demek en güzeli belki. Özellikle içine
sinmediği hallerde...
Böylesi bir durumda en rahat olanlar ve başı ağrımayanlar
belki de içimizdeki işitme-engelli olanlardır. Rabbim sonumuzu
hayreylesin.
*13/05/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder