Ana içeriğe atla

Resmi Tatillere Bir Ayar Verme Zamanı ***


Ağustos sonunda bir esnafı ziyaret etmiştim. Tatillerden dertliydi. "Olacak şey değil, 13 gün tatil yaptık" dedi. Ardından tatillerde özellikle dini bayram tatillerinde meydana gelen ölümlü trafik kazalarına geldi konu. "Terörden beter bir durumla karşı karşıyayız" dedi.

Haklı mı esnaf? Yerden göğe kadar haklı! Çünkü yaptığımız tatilin haddi hesabı yok. Tatiller arasında mesai yapıyoruz dense yeridir. Başka ülkeleri bilmem ama bizim ülkemizde yapılan tatiller fazla. Hele bu tatillere iki tatil arasına denk gelen günlerin de tatil olarak eklenmesi yok mu? Tatil uzayınca soluğu tatil mekânlarında alıyoruz. Yollar şahane, arabamız son model. Basıyoruz durmadan. Eskiden vites değiştirme vardı. Şimdi çoğu arabalarda vites atma derdi de yok. Bize sadece gaza basmak kalıyor. Böylece eskilerin söylediği "Bas vitese, ver gaza" sözü de arşivlerimizde yerini aldı. Yaptığımız hız nice canlara mal oluyor, sevinç ve mutluluk günleri olan bayramlarımız nice ailelere mezar oluyor ve bayramımız zehir oluyor. İstatistiklere bakarsak uzun tatillerde meydana gelen trafik kazaları diğer günlerin birkaç katı.

Ölüp giden canlara mı yanalım, kaza dolayısıyla sakat kalanlara mı üzülelim, hurdaya çıkan araçların ekonomimize getirdiği yükü mü dert edinelim ya da tatiller dolayısıyla işimizden uzak kaldığımıza mı?

Bu işler böyle gelip böyle mi gidecek? Cana geleceğine mala gelsin mi diyeceğiz? Bayram tatillerinde meydana gelen trafik kazalarını takdiri ilahi deyip geçiştirecek miyiz? Ne kadar faydası olur, ne kadar kabul görür bilmiyorum ama tatillerle ilgili bir önerimi dile getirmek istiyorum. Bazı tatiller hepimizin ortaklaşa yaptığı tatiller olarak devam etsin, bazılarında sadece ilgilileri tatil yapsın, bazı tatiller de kısaltılsın.

-29 Ekim Cumhuriyet Bayramını 1 gün herkes,
-23 Nisan Bayramını sadece ilkokul ve ortaokul öğrencileri,
-19 Mayıs Bayramını sadece lise ve üniversite öğrencileri,
-1 Mayıs Bayramını sadece işçiler,
30 Ağustos Bayramını sadece askerler,
-15 Temmuz bayramını herkes,
-Ramazan Bayramını herkes 2 gün,
-Kurban bayramını herkes 3 gün kutlayabilir.

İki tatil arası yarım gün bile mesai olsa idari tatil yoluna gidilmemeli, herkes işinin başında olmalı.

Amacım uzun tatiller dolayısıyla artan ölümlü trafik kazalarına bir nebze de olsa katkıda bulunmak, tatillerin sayısını düşürmek suretiyle daha fazla çalışmaktır. Sanırım maksadımı anlatabildim. Hoşunuza gitti mi? Sanmıyorum. Tatilin kısaltılması kimin hoşuna gider? Zaten benim de gitmedi.



*** 30/10/2018 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Pusula Haber gazetesinde yayımlanmıştır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde